21 Mayıs 2015 Perşembe

Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) -“SAROS EKONOMİ GEZİSİ”-YILMAZ PARLAR

SAROS EKONOMİ GEZİSİ”


 Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) 15-16-17 Mayıs 2015 tarihlerinde  “Anadolu ve  Trakya Buluşmaları” adı altında incelemelerini sürdürdüğü geleneksel toplantılarından biri olarak,  bacası tütmeyen, Kirli sanayi yerine; Tarımda, Hayvancılıkta, Balıkçılıkta, turizmde gelişme göstererek büyüme arzusunda olan Saroz Bölgesinde Ekonomi gezisini gerçekleştirdi.

EGD Gazetecileri, sırasıyla 15 Mayıs 2015 Cuma günü Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan’ı, 16 Mayıs 2015 Cumartesi günü Enez Belediye Başkanı Abdullah Bostancı’yı, 17 Mayıs 2015 Pazar günü İpsala Belediye Başkanı Mehmet Keman’ı dinledi. Belediye Başkanları ilçeleri hakkında geniş bilgiler verdiler.
EGD Gazeteciler, 16 Mayıs 2015 Cumartesi günü Enez’de İstanbul Üniversitesi Enez Sosyal Tesisleri salonunda gerçekleşen, Bölge ekonomisindeki sorunlarının masaya yatırılması ve  çıkacak sonucun herkes için çok önemli olan“Saroz Bölgesi Ekonomisi” konulu panelde, Bölge ekonomisini şekillendirmede söz sahibi aktörleri dinledi.
Edirne Genç Girişimciler Derneği Başkanı EGİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve  EGD Trakya Temsilcisi Nevser Tavgaç  Eraslan’ın moderatör olduğu “Saroz Bölgesi Ekonomisi” konulu panelde, EGİAD Başkanı Hakan İnci, Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, KTSO YK Üyesi, Saroz Böl. Otel ve Yat. Der. Başkanı Mustafa İşçimen Konuşmacı olarak katıldılar.
Toplantıya AB’den sorumlu Edirne Vali Yardımcısı Mustafa Serdar, Edirne Vali Yardımcısı Bakır, İpsala Belediye Başkanı Mehmet Keman, Enez Belediye Başkanı Abdullah Bostancı, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan Başta olmak üzere, Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Edirne Ticaret Borsası Başkanı, Kalkınma Ajansı yetkilileri, AB Proje Ofisinden yetkililer, iş dünyasından ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldılar.
Tarımda, Hayvancılıkta, Balıkçılıkta, turizmde fırsatlar sorunlar riskler dile getirildi.
 KENT MARKALARI ÜLKE EKONOMİSİNDE OLMAZSA OLMAZI
Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, . “Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Dünya ekonomisinin ilk 10’na, ihracat hedefini 500 milyara, Kişi başı geliri 20 bin dolarlara çekmeye çalışıyoruz mümkün mü?”
EGD Başkanı Celal Toprak, Hedefi koyanların gerçekleşir mi gerçekleşmez mi şeklinde demeye başladıklarını ancak Ülke olarak böyle bir lükse sahip olamıyacağımızın altını çizerek. Geleceğin gençleri çocuklarımıza iş imkanları, daha iyi daha güzel bir dünya bırakmak zorunluluğumuzu vurguladı. Toprak
Son yıllarda markaların kentlerden geçtiğini ve yeni dönemde kent markaları ekonomiyi belirleyeceğini, başarılı oldukları takdirde Ülke zengin olabileceğini hatırlattı. “Kent markaları ülke ekonomisinde olmazsa olmazı.” Sözüyle İpsala Pirincin markalaşması gerektiğini söyledi.
YÖRENİN İPSALA PİRİNCİ, SAROS BALIĞI, SATIR ETİ MUTLAKA MARKALAŞTIRILMALI
Celal Toprak, “Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) olarak Anadolu buluşmalarında geçtiğimiz ay içinde  Tokat ’taydık. Tokat, tarım ve turizme dayalı sanayi konusunda önemli bir fırsat yakalamış durumda.  Kalkınma Ajansı bile bunun farkında değil. KOSGEB Ankara ile kentler arasındaki bağlantıyı kuracak kurumlar ancak nafile. Başarılı olmak için bu kurumlara verilen emekler boşuna. Fransızların elinde böyle bir imkân olsa o kenti bambaşka bir görünüme getirirdi. Saros diye doğa harikası bir körfez var, biz ne yapacağız? Turizm planı ile ilgili bir proje var mı? Tarım turizmi ya da bununla ilgili bir proje var mı? Napoli’de bağları görmek isteyen turistlere üzüm toplatıyorlar üstüne üstlük bir de parasını alıyorlar.  Bahçeye girmek para kazandırıyor. Yörenin İpsala Pirinci, Saros Balığı, Satır Eti mutlaka markalaştırılmalı.”

 Saros  Körfezi Turizm Otelciler Yatırım Derneği Başkanı Mustafa İşçimen, “Saros dünyanın kendi kendini yenileyen 3 körfezinden biri.  Doğal yapısı ile Saros Körfezi ve Turizm Otelciler Yatırım Derneği olarak alternatif turizmi nasıl başarırız diye harekete geçerek bir yapay nesil projesi ürettik. Dünyanın ilk Sualtı Müzesini Saros’da yaptık. Bu projede hiçbir devlet desteği yok, tamamen gönüllü ve çevreye duyarlı insanların desteği ile Erikli’de başladık.  Enez’in yazlık nüfusu 300 bini buluyor. Kışın bu nüfus Enez merkez de dâhil 10 bindir. Enez’de 8 bin villa, Erikli’de 6 bin 300 villa bulunuyor.  Saros Körfezi’nde 2 bin yatak kapasitesi var. 300 bin kişiyi bu 2 bin yatakta ağırlayamıyoruz. 3 tane belgeli tesis var. 6 tane de turizm belgeli olmayan belediyeye bağlı tesis var.
 EGİAD (Edirne Genç İşadamları Derneği) Başkanı Hakan İnci   “Hayat planlamasını sahile göre yapmıyoruz, 4 bin kişiye hizmet ederken 50 bin kişiye hizmet etmek zorunda kalıyoruz. Otel kısmında bu ihtiyaç doğduğu için oteli açarken eğitim verelim, profesyonel olarak    mutlaka eğitim şart diyoruz.  .  Personel olarak gençleri yetiştirmek lazım ve bunun için de iyi bir eğitim programına ihtiyaç var.”

 Enez Belediye Başkanı Ecz. Abdullah Bostancı   “Enez tarihi zenginlikleri ve doğal dokusu ile süslenmiş batısı Yunanistan ile Türkiye arasında sınır oluşturan Meriç nehrinin Ege Denizi’ne geniş bir delta ile dökülüyor. Güneyinde 28 km sahili olan Ege Denizi bulunuyor. Kendi kendisini temizleyen ender kıyılardan birisidir. Doğusu geniş çam ormanları ile çevrili, oksijen oranı yüzde 93, önünde Ege Denizi, kuzeyinde Gala Gölü bağlantılı balık deposu birçok lagün göller mevcut. Kuzeyinde Hisarlı Dağı ile çevrili. Bu coğrafya ve doğal güzelliklerin ortasında M.Ö. 4000 yıllarına ait içinde Ayasofya Kilisesi ve sonradan Fetih Camii olmuş büyük bir kalesi halen dimdik ayakta duruyor. Enez 9500 yıllık tarihi ile dimdik canlı bir şekilde yaşamını sürdürüyor.”dedi
Abdullah Bostancı,  çağdaş modern yeni bir tarihi, doğal güzelliklerimizi ve tüm canlı popilasyonları, kuş ve diğer yaban hayatın gösterileceği yeni bir Gözlem Evine başlandığını, Lagün göllerinin ıslahın gerekliliğini, derinleştirilmesi ve kenarlarının taşlanarak çevresinde yeni eşil alan, par ve oturma alanlarının oluşturulması ve tüm Enez’i bütün çevresi ile gezilebilecek yol ağı projesin yaklaşık 15 milyon lira civarında olduğunu açıkladı.
 Bostancı,  “Yeni dalış alanları yaratmak   Enez ve Saros’un  turizm hedefleri doğrultusunda  yeni katma değer alanları sağlamak projeleri üretmeliyiz.”  Dedi.

Keşan Ticaret ve Sanayi Odası Bakanı Mustafa Hevacıoğlu, İpsala pirincinin de tescilleneceğini belirti. “Eksikler çok. 1/25’lik planlar 2016-2017’de çıkacak. Çanakkale’ye 70 km yol var. Bu arada 30 bin ev, yatak kapasitesi olmayan otel var. Engelleri aşamıyorlar. 1/25’lik planlar çıkınca engeller aşılacak. 2023’e kadar üç belediye beraber çalışacağız. Ortak akıl, yuvarlak masa, akıllarımızı birlikte yürütüyoruz. Yaklaşık 120 bin nüfuslu. Havzada ticaret, tarım yapılıyor. Yazın 300 bin nüfus oluyor. Altyapı sıkıntısı var. Tahıl merkezi olan yörede çeltik ekiliyor. Bunu da pazarlayamıyoruz. Çeltik tarlalarımız ve pirincimiz meşhur. Pazarlama ve reklam sorun. Köylü ve çiftçi azalıyor. İkinci ve üçüncü nesil üniversitede okuyor. Türkiye’deki pirincin yüzde 55’ini üretiyoruz. Yunanistan, Bulgaristan’dan gelen sular buradan geçiyor. Trakya Üniversitesi bu bölgedeki çeltiğe sağlık raporu verdi. Kanserojen etkisi yok. Ürünlerimizi yatırıma çeviremiyoruz. Türkiye’deki enflasyonun sebeplerinden bir tanesi gıda enflasyonudur. Hamzadere Trakya’nın GAP’ı. Turizmi şekillendirebilirsek iyi verim alabiliriz. Tarımı şekillendirecek ürün desenini belirlersek tarımı 4’e katlarız. Trakya Hollanda kadar. fakat bizim ihracatımız ile Hollanda’nın ihracatı ortada.  Domates ekeceksek salçayı da yapmalıyız.  Pirinç ekeceksek lapayı, mamayı da yapmalıyız.  Biz bugüne kadar hep yetiştirmişiz ve satmışız. Artık ürünü işlememiz gerekiyor. Türkiye’nin yüzde  33 bamyası bu bölgede üretiliyor.   Tarım politikaları Türkiye’de yeni dönemde daha iyi olmalı. Eksiğimiz çok. Brezilya dünyada tarım ekonomisi ile büyüdü. Sanayi gelişecekse tarımla gelişmeli.”
 Paneli Değerlendiren EGD Başkanı Celal Toprak, “Sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlenmeli. Festivaller bölgesel hale getirilmeli. Çeltik tarlaları ve sinek olayı ile ilgili çalışmalar çok önemli. Burası Ezanın en son okunduğu yer olduğuna göre batıya yakınlığını dile getirmek lazım. Halkın kültür zenginlikleri ile balık tutarak, ziraatla yaşamlarını etkinleştirmeli. Bölgenin turizm açısından da önemli bir gelir kaynağı olduğu görülüyor. Bir diğer alternatif turizm çeşidi olarak da Dalış Turizmi öne çıkarılmalı.  Bu turizm çeşidi hem paralı turisti getirir hem de turizmde kaliteyi arttırır. Yalnız dalmak için bir ülkeye giden yabancı ziyaretçiler var. Saros  neden bunları ağırlamasın? Dalış turizmi ile ilgili yatırımlara ağırlık verilmeli ve belki de bu alanda dünyada bir marka olabilmek için çalışılmalı. Dalma turizminin 12 ay devam ettiği takdirde mutlaka bölgeyi kurtaracaktır .” sonuç açıklamalarında bulundu.
Bizim tespitimizde; Yeni Türkiye Ekonomisinde, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğu gibi bölge ekonomisinde de yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğu ortaya çıktı.
Konaklayacak otel tesis eksikliği nedeniyle turist yerine günlük ziyaretci geldiği, İşsizliğin sebeb verdiği göç nedeniyle genç nüfusun azaldığı eğitimle nitelikli elemanların turizme kazandırılmasının güçlükleri. Bölgeye has balıkçılık konusundaki sıkıntıların, sorunların  Trol ve gırgırla avlandığı, Ülke pirincin yarısı bölgeden olmasına karşın marka olamadıkların, hayvancılık konusundaki eksiklerin olduğu sonucunu gözlemledik.


yilmazparlar@yahoo.com

12 Mayıs 2015 Salı

SANKO-BAŞAK TRAKTÖR-YILMAZ PARLAR





SAFKAN TRAKTÖR

SANKO Holding, 2012 yılında bünyesine dahil ettiği bir asrı geride bırakan tarımda makineleşmenin öncülüğünü üstlenen Başak Traktörü, kısa süre içinde sektörde ilk beş arasına girmesini hedefliyor.

SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ve Sanko Holding Yönetim Kurulu Üyesi, İş ve Tarım Makineleri Grup Başkanı Sami Konukoğlu  Adapazarı Başak Traktör fabrikasında Basın Toplantısı düzenledi.
Yüzde yüze yakın, büyük kısmı Türk sanayisinin üretimi yerli yapım hakkında Konukoğlu’lar Başak Traktörü “Safkan” olarak tanımlıyorlar.
Başak Traktör’ün kuruluşunun 101. yılı dolayısıyla Adapazarı’ndaki fabrikaya özel bir gezi düzenlendi. Bayiler ve basın mensupların katıldığı, yerinde izlenen Başak Traktör Fabrika gezi etkinliğinde, eski ve yeni fabrika binaları, tesis ve makinaları mukayeseli olarak tanıtıldı.


Son derece entegre çağdaş Uluslar arası teknoloji standartlarında üretilen modern traktörün hedefleri büyük.
SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu “AR-GE ve modernizasyon yatırımlarıyla Başak Traktörü sektörün gözbebeği ve sembolü haline getiriyoruz” diyerek Sanko Holding bünyesine katılan Başak Traktörü yeniden yapılandırdıklarını dile getirdi.
Abdulkadir Konukoğlu “Başak Traktör’ü Türkiye’nin en modern üretim tesislerinden biri yapma hedefiyle yola çıktık, sürekli yatırımlar yapıyoruz. Ar-Ge ve modernizasyon yatırımlarını çok önemsiyoruz. Test Merkezi başta olmak üzere, projelerimizi gerçekleştireceğiz. Başak Traktör, çiftçinin tarlasında, bahçesinde başak gibi açarak, üretime katkı sunmaya ve bereketin sembolü olmaya devam edecek.”dedi


Asırlık iki kuruluşun sinerji oluşturacağının altını çizen, Ar-Ge çalışmalarıyla geliştirecekleri traktör hakkında Konukoğlu,  “SANKO Holding, faaliyet gösterdiği her alanda, her zaman ülke ekonomisine katma değer üretmeyi; üretime, kaliteye, ihracata ve istihdama katkı sağlamayı hedeflemiştir. Gerek üretim kalitemiz gerekse vizyon ve felsefemizle belirleyici konumda olmayı sürdürüyor, her geçen gün daha büyük ve daha güçlü bir grup oluyoruz”  diyerek daha çok istihdam yaratacaklarını vurguladı.

İlgili Birim yetkililerince verilen bilgiye göre  200 dönüm arazi üzerinde 35 bin metrekarelik kapalı alana sahip tesislerde yıllık traktör üretim kapasitesinin 10 bin adet olduğunu temel ana parçalar olan motor, şanzıman, hidrolik incelikle titizlikle tüm testlerden geçirilerek üretilmektedir.

Yaptığımız söyleşide, Traktörlerin düşük yakıt tüketimi olduğunu öğreniyoruz.

Kalite nedeniyle az bakım gerektiriyor ve bakım maliyeti düşük  
Servis ve yedek parça hakkında  Türkiye çapında yaygın satış ve servis ağının yanı sıra, her an ulaşılabilir ve ekonomik yedek parça stokuyla çiftçinin “her an yanında” olduğu, yüzde 100 Türk sanayisinin üretimi şeklinde sorularımıza cevap buluyoruz.

Sanko Holding Yönetim Kurulu Üyesi, İş ve Tarım Makineleri Grup Başkanı Sami Konukoğlu” Başak Traktörü,  tarlalarda,  başaklar açarak sektörde Türkiye’de ilk sıralara getirmeyi hedefliyoruz" şeklinde hedefini çizdi.

Yetkililşilerden aldığımız bilgilere göre;
 Başak Traktör’ün temelleri, 1914 yılında Adapazarı'nda kurulan DA-TA (Demir Araba-Tahta Araba) Fabrikası’na dayanıyor.
1944 yılında Türkiye Zirai Donatım Kurumu’na (TZDK) bağlanan şirket, SAZ (Sakarya Alat-ı Ziraiye) adıyla tarım alet ve makineleri üretmeye devam etti.
Adapazarı’ndaki fabrikada o dönemlerde Türkiye’nin farklı bölgelerinde kullanılan çiftçi arabaları (at arabası), hayvanla çekilen pulluk, tırmık, motopomp ve traktör ekipmanlarının yedek parçaları üretildi.
1968 yılında Ford marka traktörleri üretmeye başlayan tesis, pulluk ve diskaroların üretimini de sürdürdü. Ford ile yapılan anlaşma doğrultusunda yüzde 65 oranında yerli traktör üretimine ulaşıldı.
1976 yılında 73, 53, 43 ve 33 HP güce sahip traktörlerin üretimi için Avusturyalı Steyr firmasıyla lisans ve yerli üretim anlaşması yapıldı.
1978 yılında 12 ve 17 HP gücünde tamamen yerli bahçe traktörleri üretimi için yatırımlar yapıldı ve projesi dahil tümüyle yerli “BAŞAK 12” ve BAŞAK 17” modelleri çiftçinin hizmetine sunuldu. Böylece “Başak” markası doğdu.
1994 yılında 45 HP gücünde STEYR 845 traktörleri 2x4 ve 4x4 olarak Avusturya için üretilmeye başladı. Bu proje dahilinde 1000’e yakın traktör ve parçaları Avusturya’ya ihraç edildi.
1996 yılında “Başak Traktör” marka ve logosuyla ilk kez, lisans anlaşması olmadan, kendi bilgi birikimi ve teknolojisini kullanan traktör fabrikası olarak 70, 50, 45 ve 33 HP güçlerinde traktör üretimi başladı.
2003 yılında özelleştirilen Başak Traktör, 2012 yılında SANKO Holding tarafından satın alındı.

SANKO Holding’in temeli 1904 yılında 7 dokuma tezgahı ile atıldı. Dördüncü ve beşinci kuşağın işbaşında olduğu SANKO’da yaklaşık 14 bin kişi istihdam ediliyor. Tekstil, enerji, çimento, ambalaj, tarım ve iş makinaları, bilişim, finans, sağlık, eğitim, AVM ve gayrimenkul olmak üzere 11 sektörde faaliyet gösteriliyor.



yilmazparlar@yahoo.com

18 Nisan 2015 Cumartesi

SONSUZ  DÖNÜŞÜMLÜ METAL AMBALAJ

Metal Ambalajin  “Sürdürülebirliği Ve Pazardaki Konumu”

Ambalaj 2016 yılında küresel çapta 115 milyar dolarlık pazar payına sahip olması öngörülüyor. Türkiye’de ise 20 milyar dolarlık büyüklüğe sahip ambalaj sektöründe metalin payının artması bekleniyor.

Ambalaj Sektörün en önde gelen firmalarından Sarten Ambalajın ev sahipliğinde 17 Nisan 2015 Cuma günü Point  Barbaros Hotelde “Metal Ambalajın Sürdürülebilirliği ve Pazardaki Konumu” konulu Uluslararası Ambalaj toplantı düzenlendi.


Toplantı: EMPAC (European Metal Packaging Association) Avrupa ambalaj Üreticileri birliği CEO'su Gordon Shade ve İletişim Müdürleri Ellen Wauters, BİM   Birleşik mağazalar A.Ş. Operasyon Komite Başkanı COO'su ve İcra kurul üyesi Galip Aykaç. Sainsbury Marketler Zinciri Eski üst düzey yönetici Alison Austin, Çevko Vakfı sekreteri Mete İmer konferanslarıyla  ve  Levent Erden Moderatörlüğünde, Zeki Sarıbekir, Alison Austin, ASD genel Sekreter Aslıan Arıkan, Ege Zeytin İhracatçılar Birliği Başkanı Gürkan Renklidağ,  Total Lojistik Direktörü Yaşar Taşkıran gibi isimlerin oluşturduğu .panel şeklinde gerçekleşti.


Konferansda  sektörün  yetkin kişileri tarafından, sonsuz geri dönüşümlü olduğu vurgulanan metal ambalaj derinliğine genişliğine analiz edildi.  Türkiye’den ve dünyadan çok sayıda üst düzey sektör temsilcisi katıldı.


Sarten CEO'su Zeki Sarıbekir yaptığı açılış konuşmasında her ürünün Kağıt, cam, plastik, teneke vs. herşeyin ambalaja konulmasını ve eş zamanlı olarak geri dönüşümünüde düşünülmesi gerektiğini, EMPAC- Avrupa Metal Ambalaj Üreticileri Birliği’nin Başkanı Gordon Shade ve İletişim Müdürü Ellen Wauters ile beraber şekillendirdiklerini söyleyerek söze başladı. Özetle "Metal ambalaj, sonsuz geri dönüşebilen, yani doğaya zarar vermeden tekrar tekrar yeniden kulanılabilen bir ambalaj türüdür. Ayrıca, içinde sakladığı ürün eğer bir gıda ürünü ise, onu nefasetini ve besin değerlerini kaybetmeden raf ömrü sonuna kadar en hijyen koşullarda korur. Eğer ürün; Endüstriyel veya Kozmetik bir ürün ise, ürünün kimyasal ve fiziksel özelliklerini en üst düzeyde korur. Metal ambalaj ayrıca, tüm uluslararası taşımacılık standartlarına uygun bir ambalajdır. Ambalaj ürüne bir kimlik kazandırır." dedi

Sarıbekir metal ambalajın pazarda ve tüketicilerin algısında hakkettiği yerde olup olmadığı tartışılan bir konu olduğunu.  tüketiciyi daha iyi bilinçlendirerek metal ambalaj algısını olması gereken yere getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Sarıbekir şirketleri hakkındaki bilgileri ve kişi başı ambalaj kullanım birimlerini şu şekilde açıkladı." 2014 yılında Şirketimiz için önemli gelişmelerden biri SAP sistemine geçmemiz, bir diğeri de Turquality destek programına girmiş olmamız.  MITSUI ile bir süre önce  ortaklık gerçekleştirdik. Türkiye’de kişi başına düşen ambalaj tüketimi giderek yükseliyor.  2014  itibariyle 240 dolar seviyesine ulaşmış durumda. Ama Avrupa’daki 350 dolar, ABD’deki 400 ve Japonya’daki 500 dolar seviyelerine baktığımızda geride olduğumuzu görüyoruz."


EMPAC (European Metal Packaging Association) Avrupa ambalaj Üreticileri birliği CEO'su Gordon Shade ve İletişim Müdürleri Ellen Wauters Avrupa ve Dünya genel profiliini aktardı.  Alisson Austin ve BİM   Birleşik mağazalar A.Ş. Operasyon Komite Başkanı COO'su ve İcra kurul üyesi Galip Aykaç. Perakende zincirinin ambalajla olan bağlarını dile getirdi.


BİM Operasyon Komitesi Başkanı süpermarketlerin Türkiye’de gelişmesi, tüketimi hızla artırmakla ambalaj sektörüne büyük fayda sağlamakta olduğunu ambalaj sektöründe kendileriyle eş değerde  büyüdüğnü  yeni yatırımların sürdürdüğünü gözlemlediklerini açıkladı.

 ÇEVKO Vakfı sekreteri Mete İmer çevreyle ambalajların dönüşümünü değerlendirdi.

Levent Erden’in moderatörlüğünde Panele Zeki Sarıbekir, Alison Austin, Ambalaj Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Aslıhan Arıkan ,  Ege Zeytin ve Zeytin Yağı İhracatçı Birlikleri Başkanı Gürkan Renklidağ  ve TOTAL Oil Türkiye Lojistik Direktörü Yaşar Taşkıran panelist olarak katıldılar. Gerçekleştirilen panelde metal ambalajın farklı sektörler açısından önemi vurgulandı. 2023 İhracat hadeflerine ulaşmak için ambalaja destek verilmesi yeni yatırımların hızlandırılması ifade edildi.




yilmazparlar@yahoo.com

5 Nisan 2015 Pazar

KARTEPE EKONOMİ ZİRVE 2015

Bu yıl 11.ncisi düzenlenen ve Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı kısa adı EGD olan Ekonomi Gazeteciler Derneğinin, Kartepe Ekonomi Zirvesi 27-29 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleşti.

600’den fazla üyesi bulunan Yurdun her köşesinden katılan ekonomi yazarları kendi bünyelerinde bir kaç panel düzenleyerek çeşitli gündem maddeleri belirlediler ve fikir geliştirdiler. Yeni teknolojiler hakkında bilgilendirildiler. Geleceğin medyasını hakkında örnekleri izlediler.

Başkan Celal Toprak genel ufuk turu ile başlayan konuşması sonrası panellerle tüm üyelerin zirveye fikir paylaşımları ile devam etti  Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun sunumu sırasında zaman zaman üyeler üyeler fikirlerini görüşlerini beyan ettiler.

 Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun sunumu şu şekilde gerçekleşti.

"Türkiye'nin yeni bir ekonomi modeline ihtiyacı var. Bu yeni model, teknolojik dönüşüm, kadınların işgücüne katılımı ve girişimciliğe odaklanmalı"


- "2015'in ilk üç ayında gerek dövizdeki dalgalanma, gerek ihracat pazarlarındaki sıkıntılar ve gerek çevre coğrafyadaki karışıklıklar bir an için moral bozdu. Ama enseyi karartmaya gerek yok"

- "Yakında karekodlu çekler piyasaya girecek. Çek üzerindeki karekod cep telefonundan okutulduğu zaman müşterinin çek endeks puanı çıkacak"

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin teknolojik dönüşüm, kadınların işgücüne katılımı ve girişimciliğe odaklanan yeni bir ekonomi modeline ihtiyacı olduğunu söyledi.


Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) bu yıl 11'incisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesi'nde, "Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Görünüm" başlıklı bir sunum yaptı.


Dünya ekonomisi için 2014'te yüzde 3,3, 2015'te yüzde 3,5, 2016'da yüzde 3,7 büyüme beklendiğini aktaran Hisarcıklıoğlu, dünya ticaretinde hala istenen bir büyüme beklentisi olmadığını ifade etti.

Petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye'yi hem olumlu hem de olumsuz etkilediğine değinen Hisarcıklıoğlu, "Olumlu tarafı, petroldeki her 10 dolarlık düşüş cari açığa 4,4 milyar dolarlık iyileşme sağlıyor. Olumsuz tarafı ise petrol ürünleri ihraç eden ülkelerin bizim ihracatımız içindeki payı yüzde 65. Türkiye'deki turistlerin yüzde 30'u petrol ihracatçısı ülkelerden geliyor. Ayrıca, müteahhitlik sektörünün yurt dışında yaptığı işlerin yüzde 85'i de petrol ihraç eden ülkelerde. Bu pazarlardaki gelirde düşme var" dedi.


Türkiye'nin 2015'teki G20 dönem başkanlığında, B20 kapsamında ilk defa 5 kıtada 12 toplantı gerçekleştireceklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, "Bugüne kadar Türkiye'den B20 sürecine katılım sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Maalesef Türk şirketleri olarak global düşünce içinde değiliz. Sadece Ankara'yı etkileyerek işlerimizin halledilebileceğini düşünüyoruz. Ama ekonomideki kurallara uluslararası toplantılarda ve merkezlerde karar veriliyor" diye konuştu.


B20'de küresel ölçekteki korumacılık tedbirlerine odaklanacaklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, ekonomik kriz korkusuyla ülkelerin korumacılık tedbirlerini artırmasının dünyadaki büyümenin yavaşlamasının ana nedeni olduğunu vurguladı.


Hisarcıklıoğlu, altyapı yatırımlarındaki açığın dünyanın geleceğini tehdit ettiğini belirterek, "Burada hem projeye hem de finansmana ihtiyaç var. Kurumsal özel sektör yatırımcılarının bu alana çekilmesi için dünya ölçeğinde projeler gerçekleştiriyoruz" ifadelerini kullandı. Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin G20 dönem başkanlığında İstanbul merkezli olarak kurulacak Küresel KOBİ Forumu'nun bütün dünya KOBİ'lerinin sesi olacağını dile getirdi.



Türkiye'de 2015'in ilk üç ayında gerek dövizdeki dalgalanma, gerek ihracat pazarlarındaki sıkıntılar ve gerek çevre coğrafyadaki karışıklıkların bir an için moral bozduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, "Ama enseyi karartmaya gerek yok" dedi.


Hisarcıklıoğlu, Türkiye ekonomisi için 2015 yılındaki riskleri, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) alacağı faiz kararı, çevre coğrafyalardaki karışıklıklar ve genel seçime kadar yaşanacak süreç olarak sıraladı.

Avrupa'da beklenen parasal genişleme, petrol fiyatlarındaki gerileme ve açıklanan yapısal dönüşüm programlarının ise Türkiye için fırsat oluşturduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, iş dünyası temsilcileri arasında yaptıkları bir ankette, yapısal dönüşüm programlarını destekleme oranının yüzde 55,6 çıktığı bilgisini paylaştı.

"2015 genel olarak düşe kalka yol alacağımız bir yıl olacak" diyen Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

"Ama biz iyimser yaklaşıyoruz. Türkiye ekonomisi 2014'te büyümede yüzde 3'ü yakalar inşallah. 2015 için, ilk çeyrekteki öncü rakamlarda büyüme için zayıf sinyaller var. Net ihracat bu dönemde büyümeye katkı vermiyor. Büyümenin iç talebe dayalı olarak olacağını görüyoruz. Zaman zaman aksama olsa da Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor.

İşsizlik hala Türkiye için önemli bir sorun ama Türk özel sektörü 2014'te 2013'e göre 1 milyon 100 bin ilave istihdam sağladı. Bu müthiş bir rakam. Ekonominin lokomotifi inşaat sektöründe de 2014'te yapı ruhsatı sayısında, konut satışında ve yabancılara konut satışında artış var. Sanayi sektörü de 2014'te yüzde 3,6 büyüdü."


Hisarcıklığlu, yurt içinde katma değer vergisi (KDV) tahsilatında geçen kasım, aralık ve ocak aylarındaki yüzde 19'luk artışın da Türkiye'de büyümenin iç talebe bağlı olacağını gösterdiğini söyledi.



Rifat Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iç piyasada protesto edilensenet ve karşılıksız çek tutarlarında enflasyon kadar artış olduğunu belirterek, "Her ne kadar piyasada ters bir algı olsa da karşılıksız çıkan çeklerin oranında 2014'te 2013'e göre bir düzelme var. 2013'te 100 liralık çekin 3,7 liralık kısmı karşılıksız çıkarken, 2014’te bu rakam 3,3 olmuş. Burada sıkıntılı olan bir şey şu; karşılıksız çeklerde 2014'ün son 4 ayına bakıldığında, önceki yılın aynı dönemine göre artış trendi var. Bu 2015 için bir veri olabilir" değerlendirmesinde bulundu. 


Kredi Kayıt Bürosu ile birlikte çalışarak geliştirdikleri karekodlu çeklerin yakında piyasaya gireceğini anlatan Hisarcıklıoğlu, "Çek üzerindeki karekod cep telefonundan okutulduğu zaman müşterinin çek endeks puanı çıkacak. İstenirse detaylı rapor da görülebilecek. Buna göre karar verilebilecek. Bu, ticaretin sağlıklı yapılabilmesi için iç piyasa açısından devrim niteliğinde bir karar" dedi.

Hisarcıklıoğlu, 2013'te bir önceki yıla göre reel sektörün satışlarının 473 milyar lira, faaliyet karının ise 31 milyar lira arttığını, ancak kredi faiz giderlerinin de 31 milyar lira yükseldiğini belirterek, "Yani artırılan ilave kar, faizlere ödenmiş. Döviz kuru zararından dolayı da 2013'te 2012'ye göre 29 milyar lira eksik kar elde etmişiz. Bu, Türk şirketlerinin niye sermaye biriktiremediğinin en önemli göstergesi. Kredi faizi ve döviz kuru şirketlerimizi direkt etkiliyor" yorumunu yaptı.

Her yıl artan bir eğilimde ihracatın riskli bir şekilde yapıldığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, "Açık hesap veriyoruz. Geçen yıl ihracatımızın yüzde 65'ini mal mukabili yapmışız. Bu aslında büyük risk. Çünkü, riskli pazarlara ihracat yapıyoruz. Ayrıca global kriz henüz bitmedi. Çevremizdeki sıkıntılar otomatikman Türkiye ekonomisini ve Türk şirketlerini etkiler. Bu noktada Eximbank'ın ihracat sigortası var. İhracatçılarımıza bunu yapmalarını tavsiye ediyorum" dedi.


Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin teknolojik dönüşüm, kadınların işgücüne katılımı ve girişimciliğe odaklanan yeni bir ekonomi modeline ihtiyacı olduğunu vurguladı.


"Ne kadar yüksek cari açık, o kadar fazla büyüme" varsayımının yanlış olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, eskiden büyümenin motoru görülen cari açığın, artık ilaç olamadığını söyledi.

OECD ülkeleri ortalamasında yüksek teknoloji ihracatı yüzde 18 iken Türkiye'de bu oranın yüzde 4 olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

 "Yeni hikayede en önemli bileşen yüksek teknoloji olmalı. Gereksiz günlük tartışmaları bırakıp hepimizin esas konuya odaklanması lazım. Gelirimizi artırmak, işin hamallığından kurtulmak istiyorsak en azından bu ortalamayı yakalamalıyız. Biz bunu rakiplerimiz kadar yapamıyoruz. Gelişmekte olan ülkeler bizden daha önde."


Hisarcıklıoğlu, şirketler açısından yeni bir çıta koymak gerektiğini ifade ederek, en hızlı büyüyen 100 şirket içinde yazılım ve bilişim teknolojileri şirketlerinin sayısının ABD'de 60 iken Türkiye'de 21 olduğuna dikkati çekti.



Kamu ihalelerinin Türkiye'nin büyüme politikasındaki yeni trend olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Meclis'ten geçen yasayla artık kamu ihalelerinde yüzde 51'i yerli olan bir mal ithale göre yüzde 15 daha pahalı olsa da kurum onu almak mecburiyetinde, tercihinde değil. Bu devrim niteliğinde bir adım. Kamu alımı sanayinin dönüşümünde en önemli itici güç" dedi.

Türkiye'nin orta gelir tuzağının içine düştüğünü belirten Hisarcıklıoğlu, "Artık yeni reform yapma zamanı geldi. Bu coğrafyada farklılaşmak zorundayız. Zor bir coğrafyada iş yapıyoruz. İnşallah Yemen'deki son gelişmeler mezhep savaşlarına neden olmaz. Mezhep savaşları bütün İslam coğrafyasını tetikleyecek bir unsur. Bu nedenle risk görüyorum. 'Yemen bizden uzak, bize göre ne var' diye bakmamak lazım. Allah korusun, bir mezhep savaşının ön sinyali olabilir. Bu hepimizi etkiler" diye konuştu.

Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin eğitim reformuna, hukuk reformuna ve idari reforma ihtiyacı olduğunu dile getirdi.



Reel sektörün ayağında prangalar olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, işlem maliyetlerini artıran uygulamalardan kurtulmak istediklerini söyledi.


İflas ertelemenin, son dönemin en büyük tehlikesi olduğunu aktaran Hisarcıklıoğlu, "Kötü niyetli bazı işletmeler alacaklılarını istismar etmek için iflas erteleme alıyor. Paranı alamıyorsun; bekle ki ne zaman iflas ertelemeyi kaldırtabilirsen... Böyle mantıksız bir şey olmaz" dedi.


Art niyetli kişiler tarafından hazırlanan, firmaların isimlerinin yer aldığı "asılsız kara listelerin" internette dolaştığını aktaran Hisarcıklıoğlu, "Batacaklar iddiasıyla kara liste yayınlanınca bazı bankalarımız baykuş gibi onların üzerine atlamaya başladı. Bu listeyi gören bankalar kredileri kapatmaya girişti. Listede adı olan firmalar, 'Bizim böyle bir sıkıntımız yok' diye ilan vermeye başladı. Bunu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanına aktardım" diye konuştu.

Türkiye'de bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı arasındaki uçurumun büyük bir sorun olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:

"En zengin bölge ile en fakir bölge arasında tam 4 kat fark var. Marmara bölgesi tıkandı. Türkiye'yi coğrafi olarak yeni bir boyutta düşünmemiz gerek. Zenginliği 81 ile yaymak için mekansal strateji planı hazırlıyoruz. Bölgeler arası farklılığı gidermek ancak mekansal stratejiden geçiyor. Türkiye sadece Marmara bölgesiyle zenginleşemez. 2023 hedefine ulaşmak istiyorsak yeni Marmara bölgelerine ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.


Ortalama yüzde 3 büyümeyle 2020'de Türkiye'de kişi başına gelirin 13 bin dolara geleceğini, yeni bir hikaye yazılabilirse bu rakamın yüzde 7 büyümeyle 17 bin dolara ulaşacağını belirten Hisarcıklıoğlu, "Buna odaklanmalıyız. Kavgaların içinde boğulursak kendimize yazık ederiz. Türk özel sektörünün, girişimcisinin bunu başarabileceğine inanıyorum" dedi.


"Yüksek teknolojili üretimin üssünün Marmara Bölgesi'nin dışında olması gerek. Bizim yeni bir Marmara'ya ihtiyacımız var çünkü artık Marmara Bölgesi tıkandı, doldu"

- "Yeni Marmara için diyoruz ki İç Anadolu'yu da içine alan kuzey-güney eksenini iki limanda buluşturan şehirlerde olması lazım"


- "Ben iş dünyasının başkanıyım, iyiye bakmak durumundayım, geleceğe bakmak durumundayım. Eksiklikleri kırmadan dökmeden söylemek durumundayım. İş adamı kavga etmez, kavga ederek bir sonuca varamazsınız"


Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yüksek teknolojili üretimin üssünün Marmara Bölgesi'nin dışında olması gerektiğini belirterek, "Bizim yeni bir Marmara'ya ihtiyacımız var çünkü artık Marmara Bölgesi tıkandı, doldu. Yeni Marmara için diyoruz ki İç Anadolu'yu da içine alan kuzey-güney eksenini iki limanda buluşturan şehirlerde olması lazım" dedi. 

Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin (EGD) bu yıl 11'incisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesi'nde, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Girişimciliğin bir risk işi olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, işsizlikle mücadele için de girişimciliğin önemli bir mecra olduğuna dikkati çekti.


Dünyada girişimcilik eğitimi alan her 10 kişiden ancak birinin başarılı olabildiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, "İşgücüne katılım çok önemli. İşsizlik oranı yükselmiş gibi görünüyor. Biz her yıl yüksek büyümeyi sürdüremezsek bu oran yukarı doğru çıkar. Eğer sürdürebilirsek işsizliği aşağı doğru indirebiliriz" diye konuştu.


Avrupa ekonomisinin canlanması halinde Türkiye'nin bölgeye yüksek ihracatı nedeniyle olumlu etkileneceğini söyleyen Hisarcıklıoğlu, paritedeki volatiliteye ilişkin şunları kaydetti:

"Parite konusunda özel sektör olarak bizde bir eksiklik var. Kur riskimizi sigortalayacak sistemleri kullanmıyoruz. Bu tür enstrümanları gelişmiş ülkelerin hepsi bizden daha iyi yapıyor. Bizim de bunları yapıyor olmamız lazım ki bu tip kur fırtınalarında sağlıklı kalabilelim."

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile Çözüm Süreci'ne ilişkin görüştüklerini anlatan Hisarcıklıoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde istihdam oluşturmak amacıyla sadece devlet eliyle fabrikalar yapılmasının, orta ve uzun vadeli ciddi sıkıntıları olabileceğini dile getirdi.


"Özellikle bir tehlike var, ona dikkati çektik. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu veya başka bir bölge için 'Kamu yatırım yapsın, kamu fabrika yapsın, bu fabrikada da mal üretilsin' dediğimiz zaman bu hepimizin cebinden gider. Burada ne verimli çalışma olur ne gerçek fiyat teşekkülü olur. Bunu yakalayabilmemiz mümkün değil ve 78 milyon olarak bunun bedelini hep beraber öderiz. Devletin artık bugünkü dünyada görevi yatırımcıyı çekecek altyapıları yapmaktır. 


Her zaman söylerim; huzur olmadan ticaret olmaz, ticaret olmadan zenginlik olmaz. O huzur ortamı olduğu için geçen yıl Türkiye'nin geleceğine en umutlu bakan il yüzde 90'la Batman çıktı; Organize Sanayi Bölgesi'nde bile yeri kalmamıştı. İkinci, yüzde 82 ile Diyarbakır'dı. Üçüncü Gaziantep, dördüncü Kocaeli ve beşinci Bingöl. Yani bir huzur sürecinin bize getireceği katkı çok önemli."



İş adamlarının geleceğe olumlu bakmak durumunda olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin zenginleşmesi için herhangi bir kavganın tarafı olamayacaklarını dile getirdi.


Hisarcıklıoğlu, 1,5 milyon şirketin temsilcisi ve 15 milyon kişiye istihdam sağlayan iş dünyasının başkanı olarak Türkiye adına güzel günleri arzuladığını belirterek, şunları kaydetti:


"Bizler her sabah dükkanımızı kar etmek için açarız, zarar etmek için değil. Onun için ben iyimser olmak mecburiyetindeyim. Ben iş dünyasının başkanıyım, iyiye bakmak durumundayım, geleceğe bakmak durumundayım. Eksiklikleri kırmadan dökmeden söylemek durumundayım. Benim işim siyaset değil, siyaset yapamam. Benim görevim üyelerimin menfaatini iletmek. Siyaset halktan yetkiyi almış olan kişilerin işidir. İş adamı kavga etmez, kavga ederek bir sonuca varamazsınız. Siyasetçi kavga eder mi? Eder ama benim işim kavga değil, kavganın unsuru da olamam. Ülkede huzursuzluk unsuru da olamam."


Gazetecilerin, Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç'un medyaya "Çocuklarımızın geleceğinden endişe duymamak mümkün değil" başlığıyla yansıyan değerlendirmesine ilişkin bir sorusu üzerine, Hisarcıklıoğlu, şu yanıtı verdi: 


"İlgili haberin başlığına ve içeriğine baktık, değerlendirme yaptık. B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı da olan Ali Koç, orada 'Dünyadaki işsizlik artıyor, çocuklarımın geleceğinden endişeliyim' diyor. Dediği bu. Ama biz bunu aldık, getirdik, iç siyasetin malzemesi yaptık. Bazılarımız haksız yere dövdü, bazılarımız 'Helal olsun' dedik. Bence doğru yerde doğru bir şey söyledi; B20 işgücü toplantısında dünyadaki işsizliğin artmasından duyduğu kaygıyı ifade etti. Ama bunu günlük politikanın içinde malzeme yaparsak doğru olmaz."


Rifat Hisarcıklıoğlu, 2001 krizi sırasında KOBİ'lere düşük faizli kredi versin ve ihracat artsın diye TOBB'un Eximbank'a 100 milyon dolar aktaracağını duyurmasının bir haberde "TOBB 100 milyon dolar alacak" diye yansıtıldığını anımsatarak, "Dolar kuru bir anda hızla yükseldi. Kanalı aradık 'Dolar almayacağız, TL olarak vereceğiz' dedik. Ama bu haberi vermedi. Bunu fırsat bilip işlem yapanlar kazandı. Sonradan, 'off the record' öğrendim. O gün itibarıyla işlem yapan 30 kişi/kurum bu işten para kazanmış" ifadelerini kullandı.


Yeni koridorlar ve kümelenme üzerine TOBB'un Türkiye'nin mekansal stratejisini hazırladığını aktaran Hisarcıklıoğlu, bunun tartışılmasını istediklerini söyledi.


Hisarcıklıoğlu, "Yüksek teknolojili üretimin üssünün Marmara Bölgesi'nin dışında olması gerek. Bizim yeni bir Marmara'ya ihtiyacımız var çünkü artık Marmara Bölgesi tıkandı, doldu. Yeni Marmara için diyoruz ki İç Anadolu'yu da içine alan kuzey-güney eksenini iki limanda buluşturan şehirlerde olması lazım" diye konuştu.


- "Toplumda her kesimde yeni bir anayasa talebi var"


Yeni anayasa için kendilerini "Anayasa Gönüllüleri" diye adlandıran 6 bin kişinin içinde kendisinin de olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:

"Çalışmalarımız devam ediyor. 'Türkiye'nin yeni bir hikayeye ihtiyacı var' derken anayasa değişikliği diye topluma sorduğunuz zaman büyük bir oranda 'evet' çıkıyor, yüzde 80'ler civarında. Herkesin mevcut Anayasa'dan bir şikayeti var. Zaten Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi parti de 4 sene önce toplumun tamamına vadetti değişikliği, ama beceremediler, uzlaşamadılar. Toplumda her kesimden yeni bir anayasa talebi var. 'Yeni hikaye' dediğim, yeni bir başkanlık sistemi, yeni bir anayasa değil. Ekonomide yeni bir hikayeye ihtiyacımız var, yanlış anlaşılmasın."

KOBİ'lerin Türkiye ekonomisi açısından hayati değeri olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "KOBİ'ler önemli ama dönüşümü yapmaları lazım. Mevcut sistem sürdürülemez. KOBİ'lerin kurumsallaşması stratejisi bir an önce hazırlanmalı" dedi.


yilmazparlar@yahoo.com


27 Mart 2015 Cuma

Al-Futtaım Grup Orient Insurance’ın Türkiye Lansmanı -Haber Yılmaz Parlar

AL-FUTTAİM GRUBU TÜRKİYE’DE
Dubai Merkezli Al-Futtaim Grubu Türkiye sigorta pazarında.
Al-Futtaım Grup, 25 Mart 2015 Perşembe akşamı Shangri-La Bosphorus Otelde
Orient Insurance’ın Türkiye Lansmanı için basın toplantısı düzenledi.
Aslında Türkiye pazarına girmekle geç kaldıklarını söyleyen üst yöneticileri, Türkiye’de çok güçlü rakip firmaları olduğunu bildiklerini agresif bir rekabete kesinlikle girmeden uzun vadeli inovatif ürünlerle farklılık yaratarak pazarda iyi bir yer alacaklarını ifade ettiler. Sigorta ile birlikte gelecekde grup yelpaze sektörleriylede yatırım yapabileceklerini ifade ettiler.
CEO Omar Abdulla Al Futtaim, " Dünya çapında büyük bir şirketiz. Türkiye'de de farklı sektörlerde fırsatlar görürsek bunları değerlendirmeye hazırız"
Orient Sigorta Genel Müdürü Kurt Ebik "Orient Sigorta olarak, acentelerin, özellikle küçük ve orta ölçekli acentelerin büyümesine yardımcı olmak istiyoruz. İş süreçlerinde sürekli onlarla birlikte olacak, onlara sahip çıkacağız. Acenteler tarafından kolay ulaşılabilir bir şirket olmak istiyoruz"
Al-Futtaim Grubu yöneticileri 2014 yılı ağustos ayı itibarıyla Türkiye'de poliçe düzenlemeye başladıklarını ilk 5 ayda 8,1 milyon liralık prim üretimi gerçekleştiridikleri bilgileri aktardılar.
Grup CEO'su Omar Abdulla Al Futtaim konuşmasında da, Al-Futtaim Grubu'muz dünya genelinde 200 şirketten oluşmakta. 35 ülkede 42 bin çalışanımız mevcut. Türkiye pazarına girmekte geciktik. Fırsatları değerlendirme konusunda bir sıkıntımız yok. Dünya çapında büyük bir şirketiz. Bu bağlamda Türkiye'de de farklı sektörlerde fırsatlar görürsek bunları değerlendirmeye hazırız Türkiye'deki sigorta yatırımlarını, satın alma üzerinden değil, sıfırdan başladık. Genelde portföy satın alma durumunda risklerin her zaman doğru hesaplanamamaktadır. Bu nedenle Türkiye'de sıfırdan bir sigorta şirketi kurduk.” dedi.
Türkiye'nin genç nüfus yapısının ve taşıdığı potansiyelin kendilerini pazara yönlendirdiğini belirterek, özellikle imalat sanayisini, KOBİ'leri ve genç girişimcileri desteklemeyi hedeflediklerini açıkladı.

Orient Sigorta Genel Müdürü Kurt Ebik “Sektörün 2030 yılında 40 milyar dolarlık bir prim büyüklüğüne ulaşmasını tahmin etmekteyiz. Orta Doğu'nun dinamik sigorta şirketi Orient'in 33 yıllık tecrübesini Türkiye'ye taşıyacağız. Şirketin pazar hedefini gelecek beş yıl için yüzde 1 olarak belirledik. Türkiye'de 18ız bulunmakta, acenta sayısını artırarak yıl sonunda kadar 320 acentaya ulaşmayı hedeflemekteyiz.” Dedi.

Ebik "Türkiye pazarında güçlü ve sağlam adımlarla ilerlemeyi hedefliyoruz. Özellikle, şirketlerin riskli bularak uzak durduğu KOBİ'lere yöneleceğiz. KOBİ'lerdeki risklerin yüzde 90'ının sigortalanabilir olduğuna inanıyoruz. Sigorta şirketleri de tıpkı KOBİ'ler gibi cesur davranmak zorundalar. Bizim için sigortalanamayacak bir risk yoktur. KOBİ'lere sektör olarak destek verilmesi, onların sigorta ve risk yönetimi konusunda eğitilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir anlamda, yağmurlu havada KOBİ'lere şemsiyemizi kapatmayacak ve ağırlıklı olarak onlara destek vermeye çalışacağız."Şeklinde sorduğumuz sorunun cevabını açıkladı

Ayrıca "sigorta ürünlerinin banka yoluyla satışı" (bankasürans) üzerinde de çalıştıklarını ve bu konuda iki banka ile anlaşmak üzere olduklarını ifade etti.

MENA bölgesindeki Türk şirketlerine veya bu bölgelerden Türkiye'de girişimde bulunan işletmelere de hizmet vermeyi hedeflediklerini belirten Ebik, şirketin halen İstanbul, İç Anadolu-Ankara ve Ege-İzmir Bölge Müdürlükleri ile faaliyet gösterdiğini, bu yılın ilk yarısında Güneydoğu Anadolu Bölgesi Adana-Gaziantep'te de bölge müdürlüğü açılmasını planladıklarını bildirdi.
Orient Insurance Küresel Başkanı Omer Hassan Elamin de, Türkyie'de perakende otomotiv ve gayrimenkul alanında yatırım için fırsat beklediklerini anlattı.
Basın toplantı sonrası, Lojistik ve sigorta sektörün temsilcilerine ve acentalarına resepsiyon verildi.

Resepsiyonda gözümüze çarpan Tv Dizilerinden tanıdığımız Türkiya Shirley Mac Laine olarak gösterilen, güzel sinema oyuncusu Derya şen, ilerdeki reklam oyunculuğu görüşmelerini yaptığı bilgilerini verdi.

yilmazparlar@yahoo.com

19 Mart 2015 Perşembe

MİLANO EXPO-HABER YILMAZ PARLAR

MİLANO EXPO

18 Mart 2015 Çarşamba günü, İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Luigi Mattiolo ev sahipliğinde Venedik Sarayında EXPO Milano 2015 tanıtım toplantısı düzenlendi..   Gerçekleşen EXPO Milano 2015 tanıtım toplantısına DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Ulusoy, Türkiye ve İtalya Ticaret Ekonomi temsilcileri çok sayıda iş adamı katıldı. Toplantı sonrası Elçilikçe resepsiyon verildi.

İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Mattioalo en önemli konu üzerinde sıcak yüz güldüren mesajlar verdi. Mattiolo "Vizeler konusunda daha iyi hizmet vermek ve prosedürlerin kolaylaştırılması için çaba harcıyoruz" - DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Ulusoy ayrıca vize konusunun çok rahatsızlık verdiğini dile getirdi. İtalya’nın gösterdiği kolaylıklara teşekkürlerini sundu.   "Türk şirketleri İtalya'dan şirket ve marka satın alarak 'Made in Italy' logosunun gücüyle küresel pazardaki etkinliğini artırma yoluna gidiyor"
  

Büyükelçisi Luigi Mattiolo, vizeler konusunda daha iyi hizmet vermek ve prosedürlerin kolaylaştırılması için çaba harcadıklarını söyledi.
Mattiolo, EXPO Milano 2015 tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, fuarın 1 Mayıs'ta Milano'da başlayacağını belirterek, Türkiye'nin etkinliğin başarısı için vereceği katkının son derece önemli olduğunu kaydetti.
"Hepimiz için önemli olan, 'Gezegeni beslemek, yaşam için enerji' konusunu işliyoruz" diyen Mattiolo, 1 Mayıs'tan itibaren 140'tan fazla ülkenin kendi teknolojilerinin en iyi örneklerini EXPO Milano 2015'te sergileyeceğini ve beslenme sorunlarıyla başa çıkabilmek için en iyi örneklerini dünya ile paylaşacağını dile getirdi.
Türkiye'nin fuarın en önemli pavyonlardan birine sahip olduğunu aktaran Mattiolo, İtalyan hükumetinin bundan büyük mutluluk duyduğunu, bu pavyonun iki ülkenin karşılıklı "mükemmel şekilde" seyreden ilişkilerinin göstergesi olduğunu vurguladı.
Mattiolo, Türkiye ve İtalya arasında ilişkilerin devam ettiğini, ülkeler arasındaki bu ilişkilerin son yıllarda iki ülke arasındaki ticaret hacmini önemli ölçüde artırdığını söyledi.
Kişisel çabalarından birinin de Türkiye'de görev yapacağı yıllar içinde Türkiye ile İtalya arasındaki ikili ilişkilerin gelişmesi olacağını vurgulayan Mattiolo, şunları kaydetti:
"Türkiye'den çok şey bekliyorum. Milano'da önemli uluslararası etkinlikler gerçekleştiriliyor. Bu da İtalya'nın son yıllardaki en önemli etkinliği olacak. Ankara Büyükelçiliğimiz ve İstanbul'daki konsolosluğumuzla birlikte çaba gösteriyoruz. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Vizeler konusunda daha iyi hizmet vermek ve prosedürlerin kolaylaştırılması için çaba harcıyoruz. İtalya'ya giden Türk turistlerin sayısı artacaktır ve umarız artan sayı sürdürülebilir olacaktır. Türk halkının ülkemizi çok sevdiğini biliyoruz. EXPO 2015 Fuarı kültürel ve ekonomik entegrasyon açısından önemli bir platform olacak. Burada yeni projeler ve yenilikçi fikirler tanıtılacak. Dışişleri Bakanlığı EXPO 2015 Fuarı için online platform hazırladı. Potansiyel ortaklar, müşteriler ve tedarikçiler bize böylece ulaşabilecek."


Lombardia Bölgesi EXPO 2015 Sorumlu Müsteşarı Fabrizio Sala ise Türkiye'nin AB üyeliği için ellerinden geleni yapmaya hazır olduklarını belirterek, iki ülkenin dünyada önemli konumda bulunduğunun altını çizdi.
EXPO 2015 Fuarı sürecinin kendileri için oldukça uzun olduğunu aktaran Sala, bunun 7 yıldır devam ettiğini, "Gezegeni beslemek ve yaşam için enerji" temasıyla söz konusu fuarı gerçekleştirmeye hak kazandıklarını anlattı.

Burada gıda güvenliğinin masaya yatırılacağını dile getiren Sala, "Gıdaya ulaşamayan 800 milyon insanın muzdarip olduğu durumu inceleyeceğiz. Fuara yaklaşık 150 ülkeden katılım gösterilecek. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği de buraya katılacak ve bu önemli tartışmayı bu önemli aktörlerle gerçekleştireceğiz" diye konuştu.
Sala, EXPO 2015 Fuarı'nın şimdiden başarı hikayesi olmaya başladığını belirterek, burada ülkelerin pavyonlarının kurulduğunu, Türkiye'nin pavyon büyüklüğü bakımından 5. sırada olduğunu söyledi.
EXPO 2015 Fuarı'na gelmek isteyenlere şimdiden 80 milyon bilet sattıkları bilgisini veren Sala, "EXPO 2015 Fuarı'nın başarısı insanlığın başarısı olacak. Bu organizasyon, gıda güvenliği açısından çok önemli olacak" değerlendirmesini yaptı.


Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Üyesi Başaran Ulusoy da İtalya'nın Türkiye'nin üçüncü ticaret ortağı olduğunu ve ülkedeki en büyük beşinci küresel yatırımcı haline geldiğini söyledi.
Türk şirketlerinin İtalya'dan şirket ve marka satın alarak "Made in Italy" logosunun gücüyle küresel pazardaki etkinliğini artırma yoluna gittiğini aktaran Ulusoy, gelecek dönemde iki ülke arasında daha güçlü bir yatırım ilişkisinin tesis edilebileceğini kaydetti.
Risklerle ve belirsizliklerle dolu bir coğrafyanın ortasında bulunan Türkiye'nin iktisadi açıdan güçlü olmak için küresel piyasalara stratejik yatırımlar yapmak zorunda olduğunu vurgulayan Ulusoy, "Türk özel sektörünün küresel markası DEİK olarak ülkemizin küresel rekabet gücünün artması için gerekli olan yurt dışına yatırımı teşvik ediyoruz. Şirketlerimizin yurt dışındaki yatırım stoku 30 milyar dolar seviyesine çıktı" dedi.
Bu dış yatırımlara paralel olarak Türk şirketlerinin uluslararası piyasalarda marka toplamaya başladığını ve Türkiye'nin uluslararası şirket birleşme ve satın almaların yükselen yıldızı haline geldiğini aktaran Ulusoy, sözlerine şöyle devam etti:
"DEİK bünyesinde kurulan Yurtdışı Yatırımlar İş Konseyimiz Türk şirketlerinin küresel yatırımlarına öncülük ve rehberlik ediyor. Konsey yurt dışında en çok yatırım yapan en büyük 30 Türk şirketini bir araya getirdi. Bu konseyimiz Ekonomi Bakanlığımız ile birlikte Türkiye'nin 2023 küresel yatırım stratejini tasarlamak ve uygulamak için çalışmalarına başladı. 2023 yılında yurt dışında 100 milyar dolar yatırıma sahip bir ülke olmayı hedefliyoruz. Bu strateji çalışması ile markalarımızı ve şirketlerimizi küresel oyuncu yapabilmek, yatırımcılarımızı doğru ülkelerde doğru sektörlere yönlendirmeyi hedefliyoruz. Çalışmayı bu yılın ikinci yarısında kamuoyu ile paylaşmayı hedefliyoruz."


Ulusoy, halen dünyanın en büyük pazarı olan AB'nin gerek ihracat, gerekse yatırım anlamında Türkiye için her zamankinden daha önemli olduğunu söyledi.
Türk şirketlerinin Avrupa Birliği ülkelerinde yapacağı yatırımların Avrupa pazarına ihracatın artması, Avrupa'daki ekonomik gelişmeden daha fazla pay alma için son derece önemli olduğuna işaret eden Ulusoy, bu anlamda İtalya pazarının Türkiye için özel bir yeri olduğunu dile getirdi.
İtalya ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 2011 yılında 21,3 milyar dolara seviyesine kadar çıktığı bilgisini veren Ulusoy, son yıllarda İtalyan yatırımcıların Türkiye'ye ilgisinin önemli ölçüde arttığını, Türkiye'de yaklaşık bin 200 İtalyan şirketin 2002 yılından sonra 2,7 milyar dolar değerinde yatırım yaptığını ifade etti.
Ulusoy, buna karşılık Türk şirketlerinin İtalya'daki yatırımlarının 300 milyon doları aşmış durumda olduğunun altını çizdi.
Türkiye'ye İtalya'dan gelen yatırım miktarının İtalya'nın yatırım hacminin yüzde 1'inin altında olduğuna dikkati çeken Ulusoy, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye yeni teşvik programları ve Avrupa ortalamasının üzerindeki büyüme oranı ile İtalyan yatırımları için her zamankinden daha cazip hale gelmiştir. Küresel piyasaların yükselen sermaye ihracatçısı haline gelen Türk özel sektörünün İtalya'daki yatırımları önümüzdeki dönemde daha da artacaktır. Bu yatırımların canlanması, potansiyel alanların karşılıklı olarak değerlendirilebilmesi için iki ülke iş dünyası kuruluşlarına önemli  görevler düşmektedir. DEİK olarak Türkiye ve İtalya arasında yatırım imkanlarının saptanmasında, değerlendirilmesinde ve ortak girişimlerin kurulmasında her türlü yardım ve desteği veriyoruz."


Türkiye'nin EXPO 2015 Yüksek Komiseri ve Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tarık Sönmez, EXPO Milano'nun teması itibariyle, tüm dünyaya gıda ve beslenmenin önemini ve bu konularda acil olarak uluslararası alanda işbirliği ihtiyacını anlatacak bir organizasyon olduğunu söyledi.
Bunun, ülkelerin birbirine daha da yaklaşmasına vesile olacak bir organizasyon olduğunu vurgulayan Sönmez, Türkiye olarak EXPO Milano'ya büyük önem verdiklerini ifade etti.
Sönmez, 2014 eylül ayında Türkiye'nin buraya başvurusunu tekrarladığını ve ocak ayında ilk çalışmalara başladığını hatırlatarak, en büyük 5 parselden biri olan alanın kendilerine tahsis edildiği zaman, diğer ülkelerin hemen hemen işlerini bitirme aşamasına geldiğini anlattı. Geç başladıklarını, ancak bugün gelinen noktada büyük mesafe katettiklerini vurgulayan Sönmez, şöyle devam etti:
"EXPO'ya 'Geleceğin gıdası için tarihin irdelenmesi' temasıyla katılıyoruz. Ülkemiz bilgi birikimi ve deneyimi, sürdürülebilir gıda desteği ile yaşanabilir bir dünya kurmada öncülük yapmaya hazırdır. Temamızı, tarihimizin öğreti ve getirilerinden hareketle nar meyvesiyle ele aldık. Nar, birlik içinde farklılığı, ancak bu farklılıkta da zenginliği temsil etmektedir. Bizi biz yapan tüm deneyimimizle, zengin kültürümüzün tüm sıcaklığını paylaşımcı şekilde Milano'ya taşıyacağız. Önümüzdeki günlerde Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci bir etkinlik düzenleyecek ve burada projemizin detayları, geldiği nokta ve temamız hakkında daha detaylı bilgiler paylaşılacak."
EXPO Antalya 2016 hakkında da bilgi veren Sönmez, söz konusu organizasyonun 23 Nisan-30 Ekim 2016 tarihlerinde "Çiçek ve Çocuk" temasıyla 1.120 dönüm alanda düzenleneceğini söyledi.
Burada EXPO Tepesi, EXPO Kulesi gibi alanların yanı sıra çocukların iyi vakit geçirmesini sağlayacak alanların da bulunacağını belirten Sönmez, "Kalıcı ve cazibesini koruyan bir mekan yapılması planlanmaktadır. Çalışmalarımız devam ediyor. EXPO Milano'daki iş birliğimizin yanı sıra İtalya ile iş birliğimizin EXPO Antalya ile daha da güçleneceğini düşünüyorum. İtalya'nın EXPO Antalya'ya katılımını önemsiyoruz" ifadelerini kullandı.

 

yilmazparlar@yahoo.com