18 Mayıs 2017 Perşembe

Tohumculuk Sektöründe Strateji -Yılmaz Parlar





Ülkemizde GDO’lu Tohum Üretimi Yoktur
Tohumculuk Sektöründe Strateji  

Başkanlığını Kamil Yılmaz’ın yaptığı, TÜRKTOB, TÜBİTAK- TÜSSİDE’nin katkıları ile yürüttükleri Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi’ni 16 Mayıs 2017 Salı günü Fairmont Quasar Hotelde açıkladı. Basın Toplantısında Kamil Yılmaz “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”dedi  

Toplantıya EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak başta olmak üzere Ekonomi yazarları yoğun ilgi gösterdiler.

Kamil Yılmaz 1.5 yıldır TÜBİTAK’a bağlı Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) ile birlikte yürüttükleri projenin temel amacının “Tohumculuk sektöründe uygulanabilir etkin stratejiler ve politikalar ile farkındalık oluşturmak ve yenilikçilik perspektifiyle; üretimin, ihracatın, verimliliğin, kullanım alanlarının ve katma değerinin arttırılarak yerel kalkınmanın ve tohumculuk sektöründe ülkemizin bölgesel ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasına katkı sağlamaktır.”dedi
Hedeflenmek istenen proje ile tohumculuk sektöründe tüm paydaşlarda farkındalık oluşturarak temeli sağlam stratejiler oluşturulması, sektörün değer zincirinde yer alan üreticiler, araştırmacılar, girişimciler, sanayiciler, dağıtıcılar, yetiştiriciler, destek sağlayan kurumlar, üniversiteler, birlikler gibi üretici örgütlerini içeren yapının Türkiye Tohumcular Birliği öncülüğünde organize bir şekilde örgütlenmesi ve rekabetçiliğinin arttırılması olduğunu söyleyen Kamil Yılmaz “Birliklerin ve üyelerin kurumsal kapasitelerinin arttırılması, Kaliteli ve yeterli sertifikalı tohumluk üretiminin sağlanması, Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi, Markalaşmaya önem verilmesi, İhracat   imkanlarının geliştirilmesi Rekabetçiliğin artırılması, Kayıt dışılığın önlenerek haksız rekabetin önlenmesi, Bütün bunların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi.”Projenin ana omurgasını maddeledi.
 Kamil Yılmaz Bakanlığın aldığı karar doğrultusundaki açıklamalarında “2018 yılından itibaren tüm tohumlukların sertifikalı olması ile Milli Tarım Projesi’nin en önemli ayaklarından biri olan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli’nde belirlenen ürünleri 5 dekarın üzerindeki alanlarda üreten çiftçilerin ancak sertifikalı tohum kullanmaları durumunda destek alacak olmaları sektörümüz üzerine büyük sorumluluk ve görev yükledi.” Diyerek Tohumculuk sektörü olarak bu kararları desteklediklerini ifade etdi.
 Yıllara göre mukayeseli üretimi ise “Sertifikalı tohum üretimi 2002 yılında 145 bin tondu. 2009 yılında 385 bin tonu aşan üretim, 2013’te 743 bin tona, 2015 te ise 896 bin tona ulaştı. 2016 yılında ise 957 bin 925 ton üretim yapıldı. Son zamanlarda AR-GE çalışmaları sonucu geliştirilen yeni ve üstün nitelikli çeşitler üretime alındı. Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen fide, fidan ve süs bitkileri üretimlerimiz de arttı. Bugün Türkiye’de 4 milyar adet fide, 138.2 milyon adet fidan, 1,5 milyar adet süs bitkisi üretilmektedir. Bu rakamlar 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında fide üretiminde %300, fidan üretiminde %50 artış demektir” şeklinde rakamlarla açıkladı.

Sözlerine, 2023 yılı için bir milyon tonluk sertifikalı tohum üretimini hedeflediklerini ilave etdi. Türkiye’nin tohum ithalatından vazgeçse bile kendine yeterli bir tarımsal ürün arzını rahatlıkla sağlayacak konumda olduğunu belirtden Başkan Kamil Yılmaz “2004 yılında 35 milyon dolarlık bir ihracat yapıyorduk, 2015 yılında bu rakam 115 milyon dolar oldu. 2016 yılına baktığımız zaman ihracatımızın 153.5 milyon dolara çıktığını görüyoruz. Bu miktar 2004 yılına göre % 436,  2015 yılına göre % 49.4 oranlarında artış anlamına geliyor.  Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen süs bitkileri ve fidan ihracatının da eklenmesiyle geçen yıl 202 milyon dolar olan ihracat 262 milyon dolara çıkmıştır. 

Tohum ithalatımız ise miktarda 2016 yılında bir önceki yıla göre % 13 düşmüş, değerde ise 202 milyon dolarla aynı kalmıştır. İhracatın, ithalatı karşılama oranı % 89’a ulaşmıştır. Türkiye tohumculuk sektörü bugün 70’ten fazla ülkeye tohum ihraç etmektedir. Ticaret hacmi olarak dünyada 10. Sırada olan ülkemizin hedefi ilk 5’te yer almaktır.”dedi 
Yerel tohumların kullanımıyla ilgili Çiftçimiz kendi ürününden elde ettiği tohumları kullanabilir, mübadele edebilir. hiçbir zaman yasaklanma getirilmediğinin altın çizdi.
“Türkiye Tohumcular Birliği olarak Tohumun İzinde isimli sosyal sorumluluk projemiz ile içinde yerel tohumlarda olmak üzere tüm yerel çeşitlerin korunması, toplanması ve değerlendirilmesi için gelen projelere maddi destek sağlıyoruz. Başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun tüm kesimlerine tohumun önemini ve gelecekteki rolünü anlatan çalışmalar yapıyoruz. Projemiz ile aynı zamanda biyokaçakçılık ile mücadele ediyoruz. Ayrıca bir yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yerel çeşitlerin üretimlerinin devamının sağlanması amacıyla tarımsal özelliklerinin tanımlanması ve genetik kaynak olarak kaydedilmesi çalışmaları devam ederken diğer yandan tohumlarımız Ankara ve İzmir’deki gen bankalarımızda korunmaktadır.”bilgilerini verdi. 

EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak’ın sorusu üzerine Yılmaz şu açıklamalarda bulundu; “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”  Başkan Yılmaz açıklamalarına devam ederek  “Ancak ne kadar uğraşsak dahi GDO kadar gündemden düşüremediğimiz bir konu daha var. Ne yazık ki Hibrit (melez) tohumlarla üretilen ürünlerin sağlığa zararlı olduğu, kısırlık yaptığı zaman zaman gündeme geliyor. 

Hibrit tohumların sağlığa zararlı olduğunu net bir şekilde ispatlayan bilimsel bir kanıt yoktur. Çünkü hibrit tohum üretimi doğal bir yöntemdir. Hele GDO ve GDO teknolojileri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.” Dedi. 
Mısır örneğiyle “2016 yılında mısır rekoltesi 6.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Atadan veya köy çeşitlerini kullandığımızda verim düşeceğinden rekolte yaklaşık 1.5-2.0 milyon  ton olacaktır. Aradaki farkı biz yurt dışından, özellikle ABD, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerden ithal edilecektir. Bu ülkelerde üretimin tamamına yakını  GDO’lu mısır tohumluğundan yapıldığıdır.”diyerek toplantıyı sonlandırdı.

yilmazparlar@yahoo.com


9 Mayıs 2017 Salı

Forum İstanbul 2017-Yılmaz Parlar


Güçlü ekonominin planlamasını yapmalıyız


Forum İstanbul 2017, Hotel Swiss Bosporus’da  4- 5 Mayıs tarihlerinde 16’ıncısı gerçekleştirdi. İlk oturumda panelist Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ:” Ülke olarak neler yapmamız gerektiğini biliyoruz. Güçlü ekonomiye geçişi bırakıp güçlü ekonominin planlamasını yapmalıyız.”dedi


Düzenlenen Forum İstanbul 2017’nin açılış konuşmalarını Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi gerçekleştirdi.


Hedef 2023- Yarının Kurulması sloganıyla 2023 Yılında Türkiye'nin sadece bulunduğu coğrafyada değil, dünyada önde gelen güçlü bir devlet olma vizyonu işleyen Forum İstanbul, değerli konuşmacıları bir araya getirdi.


Türkiye Geleceğini Yeniden Tasarlıyor’ ana temasıyla, 4-5 Mayıs 2017 tarihleri arasında İstanbul Swissotel The Bosphorus’da 16.’sı düzenlenen Forum İstanbul’un açılış konuşmalarını Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Forum İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Canevi gerçekleştirdi.


Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci: “Forum İstanbul’un gelişmesini, bundan sonraki süreçte bir analiz konferansı olarak devam etmesini çok arzuluyoruz. Ekonomimizde son 15 yılda faiz giderlerinin gelirlerimize oranı %15 ten %1.9’a geriledi. Bu gerçekten övünülecek bir başarı. 2002 yılındaki ihracatımızda 35 milyar dolar şu an 143 milyar dolara ulaştık. Hedefimiz ise yıl sonunda 155 milyar dolara ulaşmak” dedi. Uzun vadede Türkiye’yi güzel günler beklediğini vurgulayan Zeybekçi, “Bir yıl içerisinde 6.5 milyon vatandaşa istihdam yarattık. 2016 büyümesinde yüzde 2.9 büyüdük ama yüzde 6 seviyesinde büyümek zorundayız. Her sene istihdam yaratmak zorundayız. 16 Nisan itibariyle artık hiçbir mazeretimizin kalmadığını söylemek isterim. Yeni şeyler söylemek zorundayız. Fasoncu olarak görülen bir ülke olarak görünün Türkiye artık bu kimlikten kurtularak geleceği kurmak adına yeni şeyler yaratmalı. Coğrafya kaderdir, bizim kaderimiz olan bu coğrafyada bundan sonraki süreçte üretmelidir. Şu anda da bilgiyi üreten ve bilgiyi tüketen üretenler olarak ayrım bulunmaktadır. Türkiye patent ve Ar-GE’si ile Türkiye’yi üreten ülkelerden biri olarak görmemiz gerekmektedir. Türkiye ihracata dayalı büyüme gerçekleştirmelidir. Biz bunu yaparken de 65. Hükümet olarak agresif ve iddialı tüm desteklerimizi verdik. Dünyanın en iddialı teşvik sistemi Türkiye’de” dedi.


TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Forum İstanbul Konferansı 16 yıl önce 2023 vizyonuna ışık tutmak için hazırlandı. Yakın coğrafyamızda, ülkemizle ilgili birçok gelişme yaşanıyor. Fakat yaşanan tüm olumsuz meselelere rağmen ekonomik alanda büyümeye devam ediyoruz. Çünkü ülkemiz her alanda gereken güç ve kararlılığa sahiptir” dedi. Ayrıca ihracat rakamlarında geçen seneye oranla bir artış olduğunu belirten Büyükekşi, “Geçtiğimiz günlerde açıklanan ihracat rakamlarında ilk 4 ayda %9’a yakın bir artış görülmektedir. Önümüzdeki zaman dilimi içerisinde ihracat çalışmalarında daha da artış bekliyoruz. 2017 yılı tüm zorluklara rağmen tam anlamıyla bir atılım yılı oldu. Tüm küresel ve bölgesel durumları değerlendirerek kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” şeklinde konuştu.


Forum İstanbul Başkanı Yavuz Canevi:” 16 yılda hem ülkemizde hem de yurt dışında hedef olarak belirlediğimiz 2023 vizyonunun önünü kesecek birçok gelişme yaşandı. Suriye savaşında meydana gelen derin boyutlar, Rus savaş uçağının düşürülmesinin turizm ve ihracat sektöründe yaşattığı olumsuz tablo ve bunların üzerine yaşanan 15 Temmuz’da yaşanan talihsiz ve başarısız “kalkışma” dikkatlerimizi ekonomiye değil güvenlik ve istikrara yönlendirmiştir” dedi. Yaşanan olumsuz tabloya rağmen Türkiye’nin 2023 vizyonundan vazgeçmeye niyetinin olmadığının altını çizen Canevi sözlerine şöyle devam etti: Finans, bankacılık, ihracata dönük sektörler başta olmak üzere adeta tüm sektörlerde bir değişim ve dönüşüm rüzgarı esmekte ve küresel trendi yakalayarak verimlilik ve rekabet yarışında sadece geri kalmamak değil, bilakis bir adım önde olma arzu ve isteği belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçekten bu konuda TİM’in İnovasyon, Ar- Ge ve yeni pazarlar konusundaki çabaları takdire değer” açıklamalarında bulundu.

‘ilk oturumda Prof. Dr. İlter Turan moderatörlüğü üstlendi.
 Al Sharq Forum Kurucu ve Başkanı Wadah Khanfar, Bosphorus Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü, Gazeteci Metehan Demir, Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ panelistler olarak oturuma katıldılar.

Bosphorus Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü:” Son 15-16 yıl içindeki kat ettiğimiz yolu düşünmek önemli olarak görüyoruz ancak asla neler olacağını önümüzdeki 10 yıl içinde asla mümkün olmamıştır. Daha önce yaptığımız enerji ile ilgili işlerde 2015-16 tahminlerini yapmaya çalıştık, gördük ki asla başaramamışımız. Gelecekte şimdiden tahmin etmekte zorlandığımız yeni büyük oyuncular ortaya çıkacaktır. Örneğin Çin’i yakından takip etmemiz gerekiyor. Türkiye Çin’in modern ipek yolu üzerindeki en önemli duraklardan biri. Türkiye ilişkileri açısından takip etmeliyiz. Dünyadaki bütün kalkınma hikayelerini izlemeli ve kendimize pay çıkarmalıyız. Türkiye’nin kendisinin izole etmesi düşünülmemelidir ve ekonomideki güvenin önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.


Gazeteci Metehan Demir, “Bugünkü konferansa bir başlık atmak gerekseydi Bakan Bey’in kullandığı artık mazeretimiz kalmadı başlığını kullanırdık. Özellikle yerleşik klişelere karşı iyi mücadele etmeliyiz. Bu klişeleri kırabilmek adına yılmadan okumamız ve takip etmemiz lazım. Türkiye’de sürdürebilir bir mutluluğun olması gerektiğinin altını çizen Demir, “Yaşanabilir 10 ülkeden biri olmalıyız. Neovatanseverlik diye bir şeyin üzerinde durmalıyız. Türkiye bunu başarabilir” dedi.


Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ:” Ülke olarak neler yapmamız gerektiğini biliyoruz. Güçlü ekonomiye geçişi bırakıp güçlü ekonominin planlamasını yapmalıyız. Önümüzdeki dönemde üç yatay teknolojiden bahsediliyor; bilgi ve iletişim teknolojileri, nano teknoloji ve biyoteknoloji. Bizim şimdiden bu teknolojileri benimsememiz ve uygulamaya geçmemiz gerekiyor” dedi.


Dünya’nın gideceği yeri ön görerek hareket etmenin önemine vurgu yapan Güldağ:” Yenilikçi atılımlar yapmamız gerekiyor. En az 3 sektörde lider pozisyonda olmamız gerekiyor. 500 şirket arasında 20 şirketimiz olmalı” diyerek sözlerini noktaladı.

Forum İstanbul 2017’nin ilk oturumunda söz alan Al Sharq Forum Kurucu ve Başkan’ı Wadah Khanfar:” Dünya olarak jeopolitik alanda çok ciddi bir belirsizlik döneminden geçiyoruz. Dünyanın yeni oyun kuralları ile birlikte güç dengesi değişti ve aslında güç azaldı. Dünyanın gittiği yeni noktada bir milliyetçilik artışı var. Milliyetçilik devam etmeyecektir ve nesiller bunu değiştirecektir. Yeni dünyada gençler politik belirleyici olurken kendilerini tehdit altında hissetmeleri durumunda geçmişe özlem duyuyorlar. Bu yüzden Trump’a LePen’e destek verdiklerini düşünüyorum” dedi.

Yeni dönemin insan olmayan aktörler tarafından belirleneceğini söyleyen Khanfar:” Yapay zekanın yükselmeye başladığı bir dönemde yaşıyoruz. Geleceğin şekillenmesi alışılagelmiş zeka ve aileden öğrendiğimiz ticaret bilgisiyle yapılmayacak. Teknoloji tüm çevremizi ve üretim yapan sektörleri değiştirecek ve onlara boyut atlatacaktır. Tüketim ve tüketici kavramı yeniden tanımlanacağı için büyük veri kavramı biz insanları da değiştirecek ve hiç beklemediğimiz bir durumla karşılaşacağız. Yeni İletişim yöntemleri ile akıllı teknolojilere odaklanmamız gerekecek ve geleneksel düşünceyi azaltmalıyız” dedi. Türkiye’nin ayrıcalıklı bir konumda olduğunu ifade eden Wadah Khanfar, şu anki durum kaotik bile olsa önemli olanın geleceği düşünmek olduğunun altını çizdi.


yilmazparlar@yahoo.com