26 Aralık 2020 Cumartesi

Haklarını Biliyormusun Tüketici

   Haklarını Biliyormusun Tüketici

Tüketici çıkarlarının savunucusu olarak hareket ederek, tüketicileri korumak, haklarını bilgilendirmek, eğitmek amaçlı tüketici refahını artırmaya ve tüketicileri kendilerini korumaları için güçlendirmeye kararlı yeni bir dernek, Tüketici Diyaloğu Merkezi (TÜDİYAD) kuruldu.




Yönetim Kurulu Başkanlık görevini, Avrupa Ekonomi Senatosu Türkiye-Ortadoğu Başkan Yardımcısı, Alipour Group Strateji ve İş Geliştirme Direktörü Musa Karademir’in üstlendiği Tüketici Diyaloğu Merkezi (TÜDİYAD) adil bir pazarda güvenli ve sürdürülebilir tüketime yönelik tüketiciyi iyileştirme çabasında güvenilir ses olarak faliyetlerini sürdürecekdir. 

Kurucuları, kendi alanlarında yetkin ve uzman kişilerin gönüllü olarak oluşturduğu,  “Geçmişin Birikimi, Geleceğin Güveni” sloganıyla sivil toplum hayatına katılan TÜDİYAD, sivil toplum kuruluşu bir formda, kar amacı gütmeyen bir yapıda olup, tüketicilere yönelik iletişim yoluyla özel sektör, medya ve hükümet gibi diğer paydaşlarla ağ kurarak diyaloğ sağlıyacakdır.

Sürdürülebilir tüketim kavramını dikkate alarak tüketici çıkarları odaklı olarak adaleti desteklemek faaliyetleriyle, işlevleri proaktif, yapıcı ve azimle yerine getirmek niyetinde olan TÜDİYAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Musa Karademir, dernek hakkında “Sivil toplum kuruluşlarının, politika üretmeye katkı sağlaması önemlidir. Evrensel tüketici haklarının korunmasında, geliştirilmesinde ve güçlendirilmesinde, kurucular kurulu olarak, üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmek için çaba harcayacağız. Biz, şeffaflığı, hesap verebilirliği, kaliteyi, mükemmelliği, iyi yönetişim odaklılığını, sürdürülebilirliği, öz değerler olarak görmekteyiz. Şeffaflık ve hesap verebilirlik günümüz dünyasında çok önemlidir.  Şeffaflık; var olan bir bilginin açık toplum anlayışı kapsamında, kamuoyu ile paylaşılmasıdır.  Hesap verebilirlik de şeffaflığın tamamlayıcı olan bir kavramdır.Şeffaf kurumlar, kamuoyunun bilgi edinme özgürlüğüne açıkça cevap verebilen yapılardır. Yasal bir zorunluluk olmamakla beraber, kamuoyunu bilgilendirmeyi, toplumumuzun geleceği için yaptığımız faaliyetlerimizi ve finansal gelir-giderlerimizi “kamuoyuna” sunmanın, sosyal ve toplumsal bir görev olduğunun bilincindeyiz. Ayrıca, diğer paydaş ve bileşenler olan dernekler, federasyonlar ve konfederasyonlarla da sıkı işbirliği içinde olacağız. Avrupa Birliği ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla sürekli iletişim kuracağız. Başta AB fonları olmak üzere, yurtiçi ve yurtdışı diğer hibe ve fonlardan yararlanarak, farklı projeler üreteceğiz. En önemli projelerimizden biri de“Birey-Toplum Stratejik Haklar Merkezi-TOHMER” olacaktır. TOHMER ile güçlü ve farkındalık yaratacak olan bir “tüketici ekosistemi” oluşturmayı hedefliyoruz. Bu ekosistem de tüketime konu olan evrensel tüm konular olacaktır ve tüketici haklarının korunmasında çalışan diğer tüm STK’lar, üniversiteler, sendikalar, barolar, dürüst üreticiler bir arada, etkin işbirliği ve güç birliği içerisinde hareket edecektir. Toplumu kucaklayan, sorunlara çözüm odaklı yaklaşan, önceliği birey olan bir sivil toplum kuruluşu olarak, sorun-çözüm odağıyla hareket etmeyi hedeflemekteyiz.” Şeklinde dernek faliyetlerini özetledi 




Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bengü Bilik  de yaptığı açıklamasında “Tüketici haklarının korunması, geliştirilmesi ve tüketicilerin kendilerini koruyabilmeleri için gerekli bilinç düzeyini oluşturmayı amaçlıyoruz. Ayrıca rekabet hukuku alanında ve rekabetin korunması ve tüketici lehine oluşan haksız rekabetin giderilmesi için gerekli çalışmaları yapacağız. Tüketici haklarının birey ve toplumun genel haklarının korunması konusunda da mücadele edeceğiz.”dedi

Kişisel verilerin gizliliğini koruyarak temel değerler şemsiyesi altında tüketici uyuşmazlıklarının önlenmesi ve arabuluculuk yapılması, tüketicilerin kültür ve haklarını öğrenmek ve kendilerine yardımcı olma yeteneklerini geliştirmek için gençler, yaşlılar ve yeni göçmenler dahil olmak üzere toplumun çeşitli katmanlarına yönelik eğitim programları, söyleşiler, sergiler, eğitimler ve atölyeler düzenli aralıklarla gerçekleşecekdir.

Tüketicinin sesini ve ağını temsil etmek, insan haklarına saygı talebi, doğası gereği ahlaki değerlere dayanır. İnsanlık onuru için çok önemlidir. İnsan hakları olmadan insan potansiyeli tam olarak gerçekleştirilemez. İnsan hakları basitçe bu anlayışı bireysel seviyeden kitkesel topluma aktarır. 

İnsan hakları kavramının temelini oluşturan iki temel değer vardır: birincisi insan onuru ve ikincisi eşitliktir.  Bu anlayış evrensel olarak kabul edilmektedir. Uluslararası toplum, 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni kabul ederek insan haklarını korumaya olan sarsılmaz bağlılığını çoktan ilan etti. Stratejik haklar, ihtiyaç duyulan insan hakları konularında toplumun eğitilmesine yardımcı olur.  

Saygın tüketicinin koruyucu örgütü olan TÜDİYAD dernek, bağımsız ulusal, kar amacı gütmeyen, gönüllülük temelli bir kuruluştur. Güvenlik hakkı, Dinlenme hakkı, tazminat hakkı, Tüketici eğitimi hakkı, Sağlıklı bir çevre hakkı vs.gibi daha bir çok haklar konusunda öncelikli ele alacağı stratejik konularda çalışmalarını sürdürecekdir. 

TÜDİYAD Kurucular Kurulu

Musa Karademir (Yönetim Kurulu Başkanı), Bengü Bilik (Yönetim Kurulu Başkan Yrd.), Yılmaz Parlar (Yönetim Kurulu Başkan Yrd.), Işıner Güngör (Genel Sekreter, Halis Yılmaz (Kurucu Üye),Burhan Otçu (Kurucu Üye), Serpil Sabaz (Kurucu Üye), Nilgün Cengiz (Kurucu Üye), Dilek Türkmen (Kurucu Üye), Erinç Aşıcıoğlu (Kurucu Üye)


yilmazparlar@yahoo.com

23 Aralık 2020 Çarşamba

ÜRETİMDEN TÜKETİME HELAL PAZARI

 ÜRETİMDEN TÜKETİME HELAL PAZARI

6. Dünya Helal Zirvesi’nin 22 Aralık’taki oturumlarında, “Üretimden Tüketime İslami Finansın Rolü”, “Helal Yaşam Tarzı”, “Helal Turizm”, “Helal Teknolojisinde Yaşanan Güncel Gelişmeler” konuları ele alındı. Discover Events organizatörlüğü ile Pullman Istanbul Hotel&Convention Center’da düzenlenen Helal Zirvesi’nde, 20 konuşmacı söz aldı. 


6. Dünya Helal Zirvesi’nin “Üretimden Tüketime İslami Finansın Rolü” oturumunda söz alan, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Dr. Tawfik Azrak, “Helal Ekonomi ile İslami Finans Arasındaki Entegrasyon: Gelişme ve Fırsatlar” başlıklı bir konuşma yaptı. “Küresel helal ekonomisi artık sadece Müslümanlara hitap etmiyor” diyen Azrak,  sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa’da, Çin’de, Japonya’da da helal ürünler var.  Sektör 2,3 trilyon Dolarlık bir hacme sahip. Büyüme oranı yüzde 20 olarak görünüyor. Böylece sektör hacmi yıllık 560 milyar Dolar olarak öngörülüyor. Bu ekonomi 2 milyar Müslüman tarafından destekleniyor ve bu da dünya popülasyonunun yüzde 28’ine tekabül ediyor. Müslümanların sahip olduğu GSMH, 2015 itibarı ile yaklaşık 10 bin 128 Dolar olarak gerçekleşti. Tüm bu büyüme arz-talep tarafından geldi. Küresel helal ekonomisinin süreçleri olarak görüyoruz bunları. İslami finans fonlamalarında son 10 yılda tekâfül öne çıkıyor. Küresel ölçekte yaklaşık bin 462 İslami finans kuruluşu var. İslami fonların değeri yaklaşık 137 milyar Dolar. Aynı şekilde 536 milyar Dolar da bir sukuktan bahsediyoruz. Helal ekonomi ve İslami finansın entegrasyonu önemli. Pandemi yüzünden 2020 sonunda küresel ekonomi yüzde 5 küçülme yaşayacak. İslami ekonomi sektörünü de etkileyen pandemi yüzünden Müslümanların harcamalarının da yaklaşık yüzde 80 küçüleceğini öngörüyoruz. Seyahat sektörü en büyük kaybeden olarak gözüküyor. 194 milyar Dolardan 58 milyar Dolara olan bir gerilemeden bahsediyoruz.” 



6 DÜNYA HELAL ZİRVESİ KONFERANSLARINDAN SATIRBAŞLARI

“Sürdürülebilir Helal Ekosistemi ve İslami Finansın Rolü” (Online katılım)

INCEIF Lisansüstü ve Mesleki Çalışmalar Dekan Yrd. Doç. Dr. Mohamed Eskandar Shah Mohd Rasid 

“Adil ve sürdürülebilir bir sistemden bahsettiğimizde büyük bir konuyu ele almış oluyoruz. INCEIF, İslami finansman konularında çalışma yapan bir üniversite. Kapsamlı bir ekosistem ortaya koymak için reel ekonominin büyümesini ele almalıyız. Müslüman dünyada 2 milyar insandan bahsediyoruz; yani ABD’nin 6-7 katı bir nüfus! Ama ekonomisi küçük kalıyor. Bu payı artırmamız, KOBİ’lere erişim sağlamamız gerekiyor. Finansmanı daha kapsayıcı hale getirirsek İslam dünyasındaki birçok sorunu çözebiliriz.”



“Avrupa’da Helal Karşıtı Hareketler”

İspanya Helal Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Direktörü Barbara Ruiz-Bejarano

“Avrupa'da İslam ve helalden bahsedildiğinde insanlar adil ekonomiden bahsetmiyor. Hali hazırda birçok Müslüman karşıtı hareket var Avrupa'da ve bu hareketler onları toplumdan dışlamak üzerine kurulu. Anti-helal kampanyalar Müslüman karşıtı propagandanın bir parçası. Şeriatı çok korkunç şekilde resmediyorlar; uygulanırsa özgürlüklerimizi kaybedeceğiz diyorlar.  Avrupa'da helal ürünlerin ciddi bir düzenlemesi yok; koşer'de de durum benzer.”



“Sağlıklı Yaşamda Helal Gıdanın Rolü”

Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Emine Akın

“Sağlıklı beslenme ihtiyacı Covid 19 ile belirgin ölçüde artış gösterdi. Ülkelerin nüfusları da hızlı şekilde yaşlanıyor. Dünya nüfusunun yakın zamanda 10 milyara ulaşması öngörülüyor. Bu rakamlardan, sağlık harcamalarının hızlı yaşlanma ve kronik hastalıkların artışıyla bağlantılı yükseleceğini söyleyebiliriz. 

Sağlıklı yaşam için sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı önemli. Bu önleyici tıp açısından da önemli. Hastalıkların önlenmesi tedavi geliştirmekten daha kolay. Beslenme ise sağlığımız açısından dönüştürücü bir güce sahip!” 



“Küresel Helal Yaşam Tarzında Üretimden Tüketime Her Yönüyle Helal”

Jasmine Holding CEO’su Dato Seri Mohd Rizal (Online katılım)

"Helal gıda ürünlerine talep artıyor. Pandemi sürecinde ve sonrasında yaşam tarzı anlamındaki değişiklikler çok belirgin şekilde olacak. Helal kıyafetler konusu da var. Pandemi sürecinde insanlar giydikleri kıyafetlerin malzemesine de özen gösteriyorlar. Çok daha temiz ve güvenli kıyafeti tercih ediyorlar. Helal yaşam tarzında bu önemli bir konu."



“Karayipler: Helal Turizm için Yeni Bir Fırsat”

Barbados Helal Experience (BHE) Kurucu Ortağı ve Direktörü Suleiman Bulbulia (Online katılım)

“Güney ve Kuzey Amerika arasında bulunan Karayip bölgesinde 7 bin ada bulunuyor. Bu bölge tropik iklime sahip ve yıl boyunca sahil tatili yapılabiliyor. Son 10 yılda ise helal turizm pazarında lider! Bölgede Müslümanların mevcudiyeti önemli. Uzun zamandır topluma entegreler. Helal gıda ürünlerimiz var, mescitlerimiz, helal turizme izin veren bir alt yapımız var. Helal bakış açısı sunuluyor. Helal turizmi yatırımı yapmak isteyenler için Karayipler’de imkân da sunuyoruz.”



“Helal Gıda Denetimi ve Sertifikasyonu Üzerine Yapay Zekânın Etkisi”

Prof. Dr. Hasan Yetim-İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi

“Müslüman nüfus gıda güvenliğini sağlamak zorunda. Bu durumda tüketicilerin helal gıda bilgisine ihtiyacı ortaya çıkıyor. Teknolojiyi kullanarak tükettikleri gıdayı onay sürecinden geçirmeleri gerekiyor. Gıda uygulamalarındaki hizmetlerin kontrolü bağlamında yapay zekâlar devreye giriyor. Gıda denetimi teftişinde artık ‘bilgisayar teftiş teknolojileri’ gibi değişkenler söz konusu. Makineler bu işi tutarlı bir şekilde günde 24 saat, başarısızlık ya da yorgunluk göstermeden yapıyorlar. Bu anlamda ‘bir bilgisayar desteğine ihtiyacımız’ ve bu alanda ‘yeni teknolojiler’ var!  



Artırılmış gerçeklik, insan bilgisayar etkileşimi, uzaktan kumanda gibi yaklaşımlar da helal sektörünü güçlendirecek yaklaşımlar. Teknolojik ilerlemelerden fayda elde edebilirse, helal gıda üretiminde yeni bir çağ geliyor! Helal sertifikalı ürünlere artan ilgi, yapay zekâ bazlı yaklaşımlar için tüketiciye gerçeklik, orjinallik anlamında fayda sağlayabilir. Blockchain, artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti, tüm bunlar helal bir dünyanın inşa edilmesine büyük katkıda bulunacaktır.”

yilmazparlar@yahoo.com


29 Kasım 2020 Pazar

Yemediğini Yedirme

 


 Yemediğini Yedirme

Ekonomi Gazeteciler Derneği, Güvenilir Ürün Platformu, Yapder ve pek çok Dernek Başkanı Celal Toprak Güvenilir Ürün Platformunda moderatörlük görevi üstlendiği panelde, gıda sektörüne, gıda üreticilerine sağlıklı olması gereken  ürünlere atıf yaparak “Yemediğini-Yedirme” Ailenin kendinin yemediği gıda ürünü tüketiciye yedirme” dedi.

CNR Fuar merkezinde 25-28 Kasım 2020 tarihlerinde düzenlenen Gıda -İçecek Ürünleri ve Ambalaj Fuarında, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) bünyesinde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) tarafından gerçekleştirilen “Pandemide Markalaşma ve Pazarlama Stratejileri” panelinde, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak moderatör, Ceylanpınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ceylan, Dinçer Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer, Seydioğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu Panelist olarak yer aldılar.

Herzamanki gibi Celal Toprak’ın hiperaktif moderatörük yaptığı fevkalade akıcı geçen ve ilgi odağı olan panelde kırık gıda sistemine olan güveni yeniden inşa etmenin ilk adımları olarak gıda endüstrisine düşen konular açıklandı.  

Daha şeffaf bir tedarik zincirine acil ihtiyaç olduğu kabul edilen ürünleri tüketen günümüzün bağlantılı müşterisi, raflardaki ürünlerle ilgili her şeyi öğrenebilmeyi bekliyor - içinde ne var, nerede üretiliyor ? ve diyetleriyle ilgili bilinçli seçimler yapmalarına nasıl yardımcı oluyor? Ürünlerindeki bileşenler nereden geliyor? 

Tüketiciler, yiyeceklerinin nasıl üretildiğini ve bunun insanlar ve çevre üzerindeki etkisini bilme hakkına sahiptir. Yiyeceklerimizdeki birçok içerik dünyanın en fakir ve en gıda güvencesi olmayan insanları tarafından yetiştirilmektedir. Karşılaştığımız en acımasız ironilerden biridir.

Övgüyü hak eden şirketler içeriklerinin hangi koşullar altında üretildiğini bilmiyorlarsa nasıl anlamlı politikalar oluşturabilirler? Tüketici, şirketlerin bileşenlerini nereden temin ettiğini bilmiyorsa, o zaman şirketleri taahhütlerinden sorumlu tutabilir miyiz?

Gıda üreticileri, bilme ve gösterme konusunda daha proaktif hale gelmelidir.  Hükümetlerin gıda şirketlerinden sağlam çevresel, sosyal ve yönetişim açıklamaları talep etmesi gerekir ve yatırımcılar bu bilgilere göre hareket etmelidir.   

Panelde konuşmacıların ifade etdikleri gibi; Sürdürülebilirlik başarılı bir marka oluşturmak, kurumsal sosyal sorumluluk bir halkla ilişkiler aracından daha da fazlasıdır. Günümüz tüketicileri, marka stratejisi için vazgeçilmez kılan sürdürülebilir iş uygulamalarına sahip şirketler arıyor.



Artık şirketlerin yüksek kaliteli ürünler üretmesi veya satması yeterli değil. Günümüz markaları, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabalarıyla giderek daha fazla ölçülüyor. İnsanların sosyal ve çevresel değişim kurumsal sosyal sorumluluğu temel iş stratejilerinin bir parçası yapan şirketlerin, bu tür planları olmayan kuruluşlara göre daha fazla alanda daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor. 

İnsanları ve toplulukları olumlu etkilemenin yanı sıra, bu girişimler doğrudan marka farklılaşması, müşteri sadakati ve çalışan bağlılığı ile ilişkilendiriliyor. Şirketlere Dünyayı etkisi altına alan Pandemi sürecini yaşadığımız ekonomik kriz durumunda, şüphe duyan çalışanların önemli sorunlara katkıda bulunmalarına yardımcı olan bir şirkete daha sadık kalacaklarını işletmeyi olumlu sosyal etki için bir güç olarak görüyor.


Panelde misyon ve amaçlarını sürdürülebilir değerlerle bütünleştiren ve çevresel ve sosyal hedefleri işleriyle bağlantılı şekillerde destekleyen, markalaşan sürdürülebilir ürünlerini ve uygulamalarını başarılı bir şekilde anlatan geçmişi 50-60 yıla dayanan panelistlerin firmaları potansiyel bir pazardan pay almaya hak etdikleri gibi, tedarikçilerindeki ve üreticilerindeki çalışma koşulları konusunda şeffaf olmalarını ve küresel tedarik zinciri ağlarında çalışma koşullarında, çevre sağlığı ve güvenliğinde insan hakları uyumluluğunu dile getirdiler. 

İtibar ölçümlerine uygun marka itibarlarını şekillendirebilecek tüm faktörlerin olmazsa olmaz koşulları anlatan panelistler.   tüketicilerin, benzersiz beslenme ve kişisel sağlık hedeflerine daha agresif bir şekilde ulaşmalarına yardımcı olacak özelleştirilebilir yiyecekler, içecekler ve diyet çözümleri aradıkların bilincinde olduklarını bu şekilde varlık gösterdiklerini vurguladılar.



Moderatör Celal Toprak sağlıksız yiyecek ve içecek ürünlerinin satış ve pazarlamasının hangi koşullar altında sorumsuz olduğunu ahlak kavramından yola çıkarak, firmaların hem piyasa hem de piyasa dışı çevrelerde insanların özerkliğine saygı gösterme ve zarar vermeme ilkesine bağlı kalma görevleri olduğunu savundu 

Gayretli çalışmaları sonucunda oluşturulan panelde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) yönetim kurul üyesi Elif Aşlamacı Gıda ürünün önemine dikkat çekerek sağlıklı ürün için derneklerinin çalışma misyonunu vurguladı.

Gerçekdende kanımızca Koronavirüsün katlanarak yayılması, markaların pazarlama stratejilerini neredeyse tamamen hareket halindeyken değiştirmek zorunda kalmasına neden olması, markaların bu salgının ortasında benimsemesi gereken yaratıcı pazarlama stratejisine ihtiyaç duyulmasıdır.



COVID-19 salgının, dünyaya yayılmasını kontrol etmek ve eğriyi düzleştirmek için daha katı önlemler almaya zorladı. Bu tür sıkıntılı zamanlarda, markaların hedef kitleleri ile ilettikleri anlatının mantıklı olmasını sağlama sorumluluğu vardır ve bu da pazarlamacılar için zorluk teşkil etmektedir. Pazarlama kampanyalarını değiştirmek ve pazarlamaya tamamen yeni bir yaklaşım benimsemek zorundalar. Markaların empati kurması gerekse de küresel krize karşı tarafsız bir duruş sergilemeleri gerekiyor.

Hedef kitleleri üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak doğru mesajı yaymak markaların sosyal sorumluluğudur. Birçok marka bunu sosyal mesafeyi ve diğer güvenlik önlemlerini teşvik eden iyi düşünülmüş kampanyalar yoluyla ve diğerleri bağışlar sunarak gerçekleştirdi. Etkileşimi Artırmak için Sosyal Medyayı Kullandı. Ruh sağlığına öncelik veren mesajı yaymak için Influencer pazarlamayı kullanarak sağlık korumasına destek verdi.

COVID-19 için pazarlama kampanyaları ve mesajlar hazırlarken, satışlarını sürdürmek, hedef kitleye değer katmak çok önemli. COVID-19 Pandemi, "dijitale geçme" hızımızı hızlandırdı ve birçok çevrimiçi sektöre yeni bir güç verdi. 

Daha önce  Zoom'a hiç bu kadar bağımlı olmamıştık, bu da dijital pazarlamacılar olarak teknolojiye olan bu yeni güveni kendi yararımıza kullanan kararlar almak istediğimiz anlamına geliyor. Pazarlama planı içinde yeni stratejileri gerektiriyor.

Panel katılımcıların soru ve katkılarından sonra destek verenlere sertifika verilerek devam etdi. Toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.


yilmazparlar@yahoo.com

Turizm Ekonomisinin Geleceği

  Turizm Ekonomisinin Geleceği

Başkanlığını Ayşe Önen’in yaptığı SKAL İstanbul Kulübü, Turizm Ekonomisinin Geleceğini masaya yatırdı.



Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuk olduğu SKAL İstanbul Kulübün Kasım ayı toplantısında, Türkiye ekonomisinin yanı sıra salgının ve bölgedeki gelişmelerin turizm sektörüne etkileri değerlendirildi.

Pandemi geleceğe hızlı ilerlememize neden oldu.Pandemi sürecinde, birçok endüstri etkilenmiş olsa da, seyahat ve turizm endüstrisi özellikle ağır darbe aldı.Uluslararası uzun mesafeli yolculuklar neredeyse tamamen bitme noktasına geldi. Dünya çapında turizm ekonomisinin çöküşü otelleri, restoranları, otobüs işletmecilerini ve araba kiralama şirketlerini iflas ettirdi  Seyahat ve karantina kısıtlamaları, dar bütçeler ve enfeksiyon korkusuyla birleştiğinde turizmi önemli ölçüde azalttı. 

2020'nin sonunda 1,2 trilyon dolara varan gelir kaybı bekleniliyor. Ek olarak, tahminen 100 milyon insanı işsiz bıraktı. 25 milyon havacılık işi risk altında. 

Bu, birçok endüstri uzmanını, çalışanı ve gezgini, gelecekte turizm açısından neler getireceği konusunda kararsız bıraktı. 

Uzun vadede seyahatin çehresini değiştirebilecek temel seyahat teknolojisi eğilimlerini araştırılıyor

Pandeminin ne zaman biteceği henüz belli değil, ancak birçok hükümet ulusal ekonomilere sağlığı geri getirmeye çalışıyor.

Seyahatle ilgili belirsizlik ve korkuyla, turizm ve iş seyahatlerinin ne kadar çabuk iyileşeceğini, yine de uçup uçmayacağımızı ve yeni sağlık güvenliği önlemleri alındığında seyahat deneyiminin nasıl görüneceğini kimse bilmiyor… 

Seyahat ve turizm endüstrisinin tüm paydaşlarını ve sektörün önemli isimlerini bir araya getiren SKAL İstanbul Kulübü, Kasım ayı toplantısı için bir araya geldi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuşmacı olarak konuk edildiği toplantıda, Kovid-19 salgınıyla birlikte hem Türkiye ekonomisi hem de turizm sektörü değerlendirildi.

Kovid-19 sorunlu bir dünya ekonomisinin üstüne geldi

 Dünya ekonomisi açısından bakıldığında salgının; dengeleri iyi oturmuş, sorunları olmayan bir dünya ekonomisinin değil, dengesizliklerin birikmiş olduğu bir dünya ekonomisinin üzerine geldiğini belirten Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, salgın sonrası dönem için belirsizliğin hakim olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisine değinen Prof. Dr. Akat, “Türkiye; petrol, doğalgaz, maden vs. gibi doğal kaynakları yetersiz bir ülke ve bütün bunları dışarıdan almak zorundayız. Kısıtlı doğal kaynaklara sahip ülkeler bu kaynaklara ulaşabilmek için imalat ve ihracata önem vermeli, ekonomilerini bu anlamda güçlü kılmalıdır.” dedi. Prof. Dr. Akat ayrıca Türk müteşebbislerinin zorlu süreçler için daima hazırlıklı olduklarını ve bu sürecin de atlatılacağını sözlerine ekledi.

 Turizm sektörü salgın sonrası toparlanacaktır

Turizm açısından Türkiye’yi değerlendiren Prof. Dr. Akat, “Ülkemizin, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleri sayesinde doğal kaynağı turizmdir.” dedi.  Salgından olumsuz anlamda en çok etkilenen sektörlerin başında turizmin geldiğini belirten Prof. Dr. Akat, “Turizmin ekonomik açıdan geleceğini öngörmek Kovid-19’un seyrine bağlı olacak. Biz ekonomistler için bir şey söylemek zor. Uzun süreli karantina süreci nedeniyle insanların seyahat etmeye özlem duyduklarını düşünüyorum. Bu nedenle salgın sonrası dönemde, insanlar tekrar seyahat yapmak isteyeceklerdir.” dedi. 2021  için öngörüde bulunmanın zor olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akat, 2021 yazının ikinci yarısı ve sonbaharda Türkiye turizminde ciddi bir canlanma söz konusu olabileceğini ekledi.



Anlamlı hediye

SKAL İstanbul Başkanı Ayşe Önen, toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür ederek Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’a, Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan bağışı sertifikasını takdim etti.

Seyahatteki çöküş uzun vadeli değişiklikler getirecek. 

Kanımızca, kitlesel işsizliğin işgücü piyasalarında silinmez izler bırakması gibi, mevcut küresel seyahat çöküşü hem iş hem de eğlence için uluslararası hareket modellerinde uzun vadeli değişiklikler getirecektir. Güçlü salgın kayıtları olan ülkeler, bunları turizm pazarlama stratejileri olarak kullanacaktır.  

Sağlık turizmi, İnsanlar daha sağlık odaklı hale geldikçe, pek çoğunun sağlık, restorasyon ve iyileştirici tatiller aramaları bekleniyor. Yoga inzivaları, spa uygulamaları ve diğer sağlık yanlısı aktiviteler özellikle turistler için çekici olmalıdır. 

Miras ve kültür turizmi, Yakındaki yerlerle sınırlı olduğunda, miras ve kültürel deneyimler ön plana çıkabilir. Bu, müzelerin, restoranların, tarih turlarının ve diğer yerel sitelerin ilgisinin artması anlamına gelir.

Açık hava turizmi, Aşı olmadan sosyal mesafe ve izolasyon temel COVID-19 önleme yöntemi olmaya devam ediyor. Buda, kamp, ​​yürüyüş veya su sporları gibi açık hava tatillerinde artışa neden olabilir.

Aile ve arkadaş turizmi, Kilitlemelerin uygulandığı, ailelerin ve arkadaşların ayrı tutulduğu yerlerde, günübirlik gezilere odaklanan turizm paketleri, hafta boyu süren gezilerden çok artış görebilir.  

Uzak veya tenha yerler, Uzak yerler her zaman belirli turistler arasında popüler olsa da, bu tatil seçenekleri koronavirüs sonrası daha fazla ilgi göreceği muhakkak. 

Küçük gruplara odaklanma, İster sınırlı odaları olan (oda kahvaltı gibi) konaklamalar, ister özel tur grupları olsun, COVID sonrası dünyada turizm küçük başlıyacakdır.

Uluslararası turizmin kontrollü kabulü, Virüs korkusu azaldığında, şirketler ve hükümetler uluslararası turistleri geri çekmek için rekabet etmeye başlayacaklar.

Turizm Teknolojileri Trendleri COVID-19 Sonrası, Ülkeler geçişi daha sorunsuz hale getirmek için teknoloji geliştirmeye ve entegre etmeye çalışıyor. 

Temassız teknoloji, Paylaşılan temas noktalarının ve yüz yüze etkileşimlerin azaltılması yolları arınılıyor. 

Sayı biyometri kullanımını düşünülmektedir, Biyometri temassız parmak izi, iris taraması veya yüz tanımayı içerebilir. Diğer seçenekler arasında hareket kontrolleri, belge tarama veya sesli komutlar dahil olmak üzere temassız girişler araştırılıyor.

Gelişmiş temizlik teknolojileri, Temizlik ve sanitasyon, hem seyahat sağlayıcıları hem de müşteriler için başka bir ana odak noktasıdır. Sterilizasyonu daha etkili hale getirmeye yardımcı olmak için ultraviyole ışık teknolojilerin kullanımı.

Tüm vücut dezenfeksiyon kabinleri, yüksek temas yüzeylerinde antimikrobiyal kaplamalar ve temizlik robotların kullanımı. Uygulaması çok az olan kabinlerde bir kişiyi ve giysilerini 40 saniyede dezenfekte edebilen ve patojenleri öldürmek için tasarlanmış fotokatalizörler veya nano iğne teknolojisin kullanılımını yaygınlaştırmak.

Otomatikleştirilmiş süreçler, Birçok sağlayıcının gelir hedeflerini veya giderlerini karşılamada güçlük çekmesiyle, şirketlerin müşterilere yardımcı olacak daha az personeli olması muhtemeldir. Bunu aşmak için, otomasyonun dahil edilmesi olası bir çözümdür. Başka bir seçenek de, Bilinen Gezgin Dijital Kimliği  

Akıllı kapıdan kapıya ulaşım, Popülaritesinde artması beklenen bir diğer trend de kapıdan kapıya taşımacılık hizmetleridir. 

Ancak, bu toparlanmayı sağlamak için sektör sıkı bütçelerle çalışmak zorunda kalacak. Ancak yeni süreçlere ve teknolojilere yatırım yapmaya ve değişen ihtiyaç ve gereksinimlere karşı esnek olmaya istekli olacak. Bunu yapabileceklerini varsayarsak, COVID-19 sonrası dünyaya ve onun yeni normaline etkili bir şekilde adapte olacak şekilde donatılmalıdırlar. 

yilmazparlar@yahoo.com 

 

29 Ekim 2020 Perşembe

Tunç Soyer-Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

   Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

Başkanlığımı Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile “Yerel Kalkınma Modeli” başlıklı online toplantıda bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer;  Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu, Yerelde tohum ve hayvancılık rekabet gücünü arttırdığını, Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

Gerçekdende "Covid-19 salgını bariz bir şekilde ülkemizde tarım politikası değişikliğine gidilmesi gerekdiğini gösterdi. Öncelikle gıda maddelerine yoğun ilgi gösterilmesi, sorunun çok boyutlu önlemlerle giderilmesini zorunlu kılmaktadır

Tarım sektörü stratejik bir sektördür. Gıda ve su, insanlar için en önemli ihtiyaç maddeleridir..Ülke düzeyinde arazi kullanım ve tarımsal üretim planlaması yapılmalı, tarım üretim miktar artışı, ürün çeşidi ve üretim sürekliliği sağlayan planlamalar yapılmalı.

Tarımsal ürün ithalatı sıfır seviyeye çekilmeli, girdi maliyetlerin düşürülmesi, ürüne  desteklerinin artırılması şart olduğudur. Tarım  insanların sosyo- kültürel yaşamlarını değiştirip şekillendiren farklı etmenleri mevcutdur. Tarım, yaşamın kaynağıdır.

insanlığın varoluşundan bugüne kadar önemini korumaktadır. Yaşam devam ettiği sürece de önemini koruyacaktır. 

Toplantı moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, yaşadığımız pandemi döneminde yerel kalkınmanın daha da öne çıktığını söyledi. Başkan Toprak “İzmir’de bu konuda somut adımlar atılıyor. Başkan Soyer ile bunları konuşmak istedik. İzmir’de atılan adımları birinci ağızdan dinlemek için buradayız” dedi.

 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerel kalkınmanın bugüne kadar birbiri arasına duvar örülmüş, şehirlerdeki milyonlarca yurttaş ile alın teriyle ekmeğini kazanan üreticiler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ve bu köprüyü daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. Yerli tohuma sahip çıkmak, üretilen ürünü işlemek ve katma değerini yükseltmek, üreticilerin kooperatif veya birlikler çatısı altında örgütlenmesini sağlamak, ürünleri tüm Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

 İzmir özelinde yerel kaynaktan bahseden Başkan Tunç Soyer, “İzmir’in tarımsal büyük zenginlikleri ve değerleri var. Turizm anlamında da olağan üstü potansiyelleri var. Biz bu iki değeri ortaya çıkararak gücünü arttırmak ve bir yandan da ortaya çıkacak böyle bir tabloyu dünya ile entegre etmek için bir çalışma yapma ihtiyacı duyuyoruz. Amacımız dünyadan ilham alan ama aynı şekilde dünyaya ilham olan bir kent olmayı planlıyoruz” dedi.


 Tarımla turizmle ilgili birçok şey yaptıklarını vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Hepsinin arka planında en çok kafa yorduğumuz meseleyi söyleyeyim: O da demokrasi. Bugün dünyanın içine düştüğü sorunların büyük bölümü giderek otoriterleşen bir popülist iklimin hâkim olmasından ileri geliyor. Bu, ne yazık ki demokrasinin erdemlerinden, değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Öyle olunca her koyun kendi bacağından asılıyor” şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:

 “Eskiden tarım sadece tarlada ürün yetiştirmekten ibaretti dolayısı ile sadece ziraat biliminin konusuydu. Günümüzde tarım iletişimle, endüstriyel tasarımla, pazarlamayla ilgili bir sektör. Şunu bilmeliyiz ki ziraat bilimiyle ve toprağı eken insanla ile sınırlı bir şey değil tarım. Bir yandan bilimsel eşitliliği de işin içine katmayı başarmalıyız. Diğer yandan ise sürecin başından itibaren tohumdan ihracata kadar olan sürecin her bir etabının birbiri ile olan bağını ortaya çıkartarak o bağların biçimlenmesini ve arasındaki ilişkinin güçlenmesini sağlayarak sürdürmek zorundayız. Bunun olabilmesi ancak demokrasi ile mümkün.”

Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu anlatan Tunç Soyer, coğrafyanın iklimine, genetik kodlarına, geçmişine ve kültürüne çok daha uygun olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bunların rekabet gücünü de arttıran imkanlar sunduğunu söyledi.

Soyer bu süreçte çok önemli başarılar elde edildiğinin altını çizerek, “Saksıda yetiştirdiğimiz bir avuç karakılçık buğdayı ile başlattığımız süreç bugün bin dönümün üzerinde bir üretime dönüştü. Bugün İzmir’in birçok ilçesinde kara kılçık yetiştiriliyor. Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Küçük üreticinin, aile çiftçisinin üretimine destek olmayı ve böylece başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Küçük üreticiyi desteklemek için çıktığımız yolda bir sembol oluşturduk.  Endüstriyel tarım dışında çiftçiyi yaşatmamız, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Biz kooperatifleri açık çek verdik. Ne üretirseniz alacağız diye. Yoksa üretim yaptıramayız” dedi ve şu noktaların altını çizdi:

 “Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Ne zaman küçük üretici toprağından hayatını idame ettirecek bir gelir sağlayamıyor o zaman köyden göç başlıyor ve o kadim kültür zayıflıyor ve köklerinden kopmaya başlıyor. Küçük üreticiyi desteklemek zorundayız. Kent dengesini sağlayabilmek ve tüketicinin sağlıklı ve çeşitli ürünlerle buluşması açısından küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. Buda kooperatifçilikten geçiyor. Üreticinin ürününü işlemek mutlaka katma değer bir ürüne dönüştürmeye ihtiyaç duyuluyor. Sonraki süreç ise işlenen ürünün uluslararası alanlarda pazarlanması. Böylelikle üretici kooperatiflerimizin de gücü artacak.”



 Dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı listesinde Hollanda’nın ikinci sırada olduğunu belirten Başkan Soyer, “İzmir tarihi boyunca Ege Bölgesi ile var olmuş. İzmir’i İzmir yapan şey aslında Ege’dir. Ege, tarih boyunca üzümünü, incirini, her şeyini İzmir üzerinden dünyaya pazarlayabilmiş. Hollanda dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı ülke konumunda. Ege Bölgesi Hollanda’dan biraz daha büyük ama Ege Bölgesi gibi bereketli bir coğrafya Hollanda’nın çok daha gerisinde. Bunu hazmedemiyoruz. Ve bunu değiştireceğiz. Kısacası biz bulunduğumuz noktayı hak etmediğimiz için yerel kalkınmaya önem veriyoruz. Bu dört ilke çerçevesinde sürdürdüğümüz tarım politikalarının yerelden kalkınmamızın önünü açacağını düşünüyoruz ve her biriyle ilgili birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Tarım konusunda sürdürdüğümüz bu çalışmaları turizm için de yapıyoruz. İzmir’deki turizm aktörlerinin sesini dinliyoruz ve birlikte bir turizm planlaması yapıyoruz” dedi.

Adını ‘Halkın Bakkalı’ koydukları mekânlar açtıklarını da belirten Tunç Soyer.”Bu mekânlarda sadece kooperatiflerimizin ürettiği ürünleri satıyoruz. Türkiye’nin birçok üretici tarımsal kalkınma kooperatifinden ürün geliyor. Artık bu pazarlamayı sanal ortam üzerinden güçlendireceğiz. Bunun yazılımıyla ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Önümüzdeki günlerde sadece iç piyasada değil, yurt dışına da ürünlerimizi pazarlayacağız. Burada özellikle ürünün işlenmesiyle elde edilen yeni endüstriyel ürünlerin olmasına gayret ediyoruz. Örneğin biz mandalina kurusu yapmıştık. Bu sayede ürün yaklaşık beş-altı misli değer kazandı. Daha önce bu ürün üreticinin elinde kalıyordu ”dedi.

yilmazparlar@yahoo.com


Kaynak; Net Haber Ajans


21 Haziran 2020 Pazar

Muratbey pandemiyi fırsata çevirdi-Yılmaz parlar

Krizi Fırsata Çevirenler

Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi gazeteciler Derneği ( EGD ) ve Güvenilir Ürün Platformu üyeleri, “Muratbey ile Peynir Sohbetleri” başlıklı online toplantıda; Süt ve peynir sektöründeki son değerlendirmelerini paylaşan, Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol “Muratbey, pandemide Avrupa ihracatını yüzde 20 artırdı” dedi


Tüm Dünyada bütün sektörleri, ekonomide durma noktasına getiren son derece olumsuz etkiliyen pandemi sürecini fırsata çeviren Gıda seköründe özel peynirler kategorisinde ön sıralarda bulunan Muratbey ihracatlarını artırmaya devam ettireceklerini dile getirdiler.

İnovatif lezzetleriyle yeni pazarlarda söz sahibi olacağını söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, 4 kıtada milyonlara peyniri sevdirdiklerini, süt ihracat izninin çıkmasının ardından 6 milyar dolarlık Çin pazarı için ihracat izni aldığını söyledi.


Muratbey’in yurt içinde ve yurt dışında büyük bir beğeniyle tercih edildiğinin altını çizen Necmi Erol, “Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere yurt dışı pazarlarda kendi markamızla ve Türkiye’de üretilmiş yerel peynir çeşitleriyle rekabet ediyor olmak bizim için gurur verici. Bugün Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, pek çok ülkeye ihracat yapıyoruz” dedi. Covid-19 salgınında Avrupa’ya yönelik ihracatlarında yüzde 20’lik bir artış olduğunu ifade eden Necmi Erol, Muratbey’in ihracat ağını sürekli genişlettiklerini belirtti. Necmi Erol, “Tüm dünyada insanlar evde kaldığı zaman haliyle kolay hazırlanabilen, atıştırmalık ürünlere talepleri artıyor. İnovatif ürünlerimizin çekici gücüyle ihracat ağımızı büyüterek yeni pazarlara giriş yaptık. İhracatın ciromuz içindeki payı yüzde 5’ten yüzde 21’e yükseldi. 5 yıllık stratejik planımızda bu oranı inovatif ürünlerimizle yüzde 40’a çıkarmak var” şeklinde konuştu.




“Çin’e ihracat izninin çıkması sektörümüz için çok olumlu”


Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün 2012 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalar sonucunda Çin’e ihracat izni alındığını hatırlatan Necmi Erol, Muratbey’in Çin’e süt ihracatı izni alan 54 firma arasına yer aldığı bilgisi paylaştı. Erol, “Çin 6 milyar dolar ile dünyada süt ürünleri ihracatının başında geliyor. Türkiye’nin üretim potansiyeli ve sanayi altyapısı Çin’e süt ürünleri ihracatı için uygun. Bu çok büyük pazarın sektörümüz için olumlu sonuçlar doğuracağına

inanıyoruz” dedi.



Muratbey inovatif ürünleri ile ödüle doymuyor


Muratbey’in tüm tüketicilere sağlıklı ve güvenilir peynirler sunmak amacıyla inovasyona büyük önem verdiğini söyleyen Necmi Erol, peynir lezzetini çeşitlendirerek daha çok sayıda insana peyniri sevdirmek istediklerini söyledi. Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bugün yediden yetmişe tüm tüketicilerin büyük bir beğeniyle tükettiği Burgu, tamamen Muratbey Ar-Ge’sinin ortaya çıkardığı bir ürün. Yaklaşık 60 ülkede tasarımı tescillenen, zekâ ürünü inovatif peynirimiz Burgu’nun özgün ve benzer şekillerinin patenti de bize ait. Yurt dışında Helix adıyla raflarda yer alan Burgu’yu Kaufland, Rewe, Edeka gibi Almanya’nın dev zincir marketlerinde satışa sunmaya başladık. 2018’de süt ürünleri endüstrisindeki en başarılı ürünlerin değerlendirildiği ‘Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri ( World Dairy Innovation Awards) 2018’ yarışmasında kendi buluşumuz olan Burgu peyniri ile dünya çapındaki firmaların arasından sıyrılarak ‘En iyi Peynir’ ödülünün sahibi olduk. 2020’de de Burgu, Almanya’da kendi kategorisinde 2019/2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’e layık görüldü”






Muratbey Plus ve Muratbey Misto sağlıklı yaşamı destekliyor

‘Özel Peynirler’ kategorisinde Türkiye pazar lideri olduklarını söyleyen Necmi Erol, inovatif bir bakış açısıyla hazırladıkları ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto’ ürünleriyle de halk sağlığı adına pandemi döneminde önemli bir fonksiyon üstlendiklerini söyledi. Tuzu azaltılmış ve D vitamini ile zenginleştirilmiş ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto hakkında bilgiler veren Erol, “Bağışıklığın güçlü olduğu durumlarda salgın hastalıklara yakalanma riski düşüyor. Ancak maalesef bağışıklığın güçlendirilmesinde çok önemli olan D vitamini eksikliği, Türk toplumunun yüzde 90’ında görülmektedir. Bu eksiklik dünya genelinde de ciddi boyutta yaşanmaktadır. Bizler Muratbey olarak tüm bunları öngörerek yeni bir seri ürün hazırladık. D vitamini ile zenginleştirilmiş şekil şekil peynirimiz Misto’yu ve Muratbey Plus serisi peynirlerimizi sağlıklı yaşamı desteklemek üzere tüketicilerimize sunduk. Bu ürünlerimizin 100 gramında 5 mcg D vitamini bulunuyor. Bu da günlük ihtiyacınızın % 33’ü demek. Muratbey Plus yetişkinlere hitap ederken, Çocuklar için ise eğlenceli peynir Misto’yu ürettik. Misto ile geçtiğimiz günlerde sektörümüzün kıymetli ödüllerinden biri olan Dünya Süt Ürünleri İnovasyon ödüllerinde finale kalmayı başaran tek Türk markası olduk” şeklinde konuştu.

Firma hakkında bilgi paylaşan Necmi Erol, 


Muratbey Gıda ‘nın temeli 1965 yılında atıldı. Muratbey sahip olduğu geniş tarım alanlarıyla Ege Bölgesinin en önemli üretim merkezlerinden Uşak’ta 2004’te modern anlamda ilk fabrikasını kurdu. Bugün, 35 bin metrekare kapalı alana sahip entegre üretim tesisi, yaklaşık 400 çalışanı ve günde 700 ton süt işleme kapasitesiyle Türkiye’de ve ihracat pazarlarında peynirin gelişimine yön veriyor.


Birbirinden lezzetli 300’ün üzerinde ürün çeşidiyle Muratbey, dünya genelinde 4 kıtada Türkiye’de ise 30 bini aşkın satış noktasında tüketicilerle buluşuyor. Muratbey, dünya mutfaklarına kazandırdığı geleneksel Türk peynirlerinin yanı sıra; tuzu azaltılmış, D vitamini ile zenginleştirilmiş ve özel tasarımlı inovatif ürünleriyle de damaklara tat, vücuda sağlık ve bağışıklık sistemlerine güç katıyor. Diğer yandan özellikle çocuklara peynir yeme alışkanlığı kazandırmak için ürettiği Misto serisi tüm pazarlarda ebeveynlerin ve çocuk tüketicinin takdirini kazanıyor. Tüm bu çalışmalarla Muratbey, “Özel Peynirler” kategorisinde Türkiye pazar lideri oldu.


Muratbey 2011 yılından bu yana global inovasyon ödülleri, A.L.F.A Awards, QUDAL- Kalitede 1 Numara, Uluslararası Tüketici Dostu Marka gibi ödüllere, madalyalara , Üstün Mükemmellik statüsüne ( İsviçre Merkezli  ICERTIAS) layık görüldü. Muratbey Burgu ise “En İyi Peynir”’ (Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri) ünvanlı bir lezzettir. Almanya’da yayınlanan süt ve süt ürünleri dergisi Milch-Marketing’in okuyucuları tarafından da kendi kategorisinde 2019-2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’ kazandı.


Muratbey, toplumun gelişimine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla başta eğitim ve kadınların güçlendirilmesi olmak üzere birçok sosyal sorumluluk projesini de başarıyla sürdürmektedir. Sürdürülebilir Gıda Platformu üyesidir.


yilmazparlar@yahoo.com

29 Şubat 2020 Cumartesi

Enerex-yuvarlak masa -Yılmaz Parlar

Enerjide Yeni Trendler

ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarında, Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler (EGD)’nin enerji editörleri ve Enerji uzmanları geleceğin fuarına yol haritası oluşturmak için yuvarlak masa düzenlendi. Enerji masaya yatırıldı. 2020 yılı ve sonrası trendler incelendi. Tartışıldı.




EGD Başkanı Celal Toprak Yuvarlak masanın moderatörlüğünü üstlendi. ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı açılış ve sonunda soruları cevaplıyan konuşma gerçekleştirdi.
Her zaman ki gibi hiperaktif idare etdiği panel gibi yuvarlak masa toplantısına da sinerji yaratan Celal toprak fuar konseptini temasını çok uygun bulduğunu enerji verimliği ve dönüşümlü enerjinin etkinliği hakkında kısa ön konuşma yaptı.
Enerji Verimliliği daha az enerji kullanarak istenen sonucu elde etmek anlamına gelir. Böylece, enerji verimliliği enerjinin korunmasıdır.
Tasarruf etmek, daha az enerji tüketmek veya kullanımını tamamen bırakmak anlamına gelir. Enerji verimliliğine yönelik çalışmalar teknolojik ilerleme ve gelişme gerektirir. Enerji tasarrufu bir tür erdem olarak düşünülebilir ve elbette var olma hakkı vardır. Ancak, ihtiyaçlarımızı karşılamak için ürün performansında bir artışa yol açamaz. Verimlilik ilerleme demektir. Kaynaklarımızı ve paramızı kurtarabilir. 




ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı ilk olan fuarı uluslar arası düzeyde düzenlemelere devam ederek fuar kenti yapmayı buna tüm herkesimin katılması gerektiği anekdotla Almanya’daki ötelin sektöründe fuara ziyaret nedeniyle konaklama fiyata yaptığı indirimi örnekledi.

Yeni trendlerden konuşma ağırlığı enerji depolama değerlendirilmesiydi. Enerji depolama ve daha iyi piller. Yenilenebilir enerjinin en popüler kaynaklarının güvenilirlik eksikliği, güneş PV geceleri çok yararlı olmadığı ve rüzgar enerjisinin rüzgara ihtiyaç duymasıdır. Bu nedenle, "güneş parladığında depolama yapmak", enerji karışımındaki yenilenebilir enerjilerin geleceğini sağlamak için hayati önem taşımaktadır. Daha iyi ve daha uzun ömürlü pillerin yanı sıra yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjiyi depolamanın diğer yollarını geliştirmek için çok fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. İyi enerji yönetiminin ayrılmaz bir parçası, uygulanabilir ve güvenilir depolama sistemleri ve buna bağlı olarak pillerdir. 

Diğer trend yapay zeka Enerji endüstrisi de dahil dünyanın birçok endüstrisinde dalgalanıyor. Yapay zeka, enerji şirketlerinin ve tüketicilerinin enerji üretimi ve tüketimindeki eğilimleri belirlemeye ve takip etmeye yardımcı olan verileri toplamasına ve gözden geçirmesine yardımcı olmak için kullanılıyor. Akıllı sayaçlar ve akıllı enerji yönetim sistemleri de yapay zeka entegrasyonundan faydalanıyor. 
Blockchain ağları Blockchain teknolojisi enerji endüstrisindeki bir başka heyecan verici gelişmedir. Bu eşler arası ağlar, müşterilerin enerjiyi etkili bir şekilde ticaret yapmalarına yardımcı olur. 
Bu enerji şirketleri tarafından veya hatta özel kişiler tarafından kullanılabilir. IoT tarafından desteklenen bu teknoloji, akıllı, enerji tasarruflu cihazların ve  bina yönetim sistemlerinin performansını artırmaya yardımcı olabilir .
Şebeke paritesi esastır. Şebeke paritesi, alternatif bir enerji kaynağı, elektrik şebekesinden gelen güç fiyatından daha düşük veya ona eşit olan yüksek bir elektrik maliyetiyle güç üretebildiğinde ortaya çıkar. Güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla, daha popüler, birçok kamu hizmeti şirketi en kısa sürede şebeke paritesine ulaşmak istiyor. Bu eğilim 2020'de önceki yıllarda olduğu kadar önemli olacak. Bu doğrudan teknolojik ilerlemelere bağlıdır, çünkü şebeke asgari kaynaklarla eyaletler arasında daha verimli bir şekilde yaygınlaştırılacaktır. Bunun yanı sıra, kısa vadeli yatırımlara ihtiyaç duyulmasına rağmen uzun vadede net gelir tasarrufu sağlanacaktır. Bunun çoğu, tüketicilerin giderek artan bir şekilde sürdürülebilir elektrik aramalarıyla dengelenmelidir.



Şebekenin siber güvenliği, Enerji şebekesinin artan dijitalleşmesinin bir dezavantajı, siber saldırılara karşı savunmasızlığıdır. Uyumlu ve sofistike bir saldırı, teorik olarak bir ulusun tüm enerji şebekesini yok edebilir. Blockchain, bu tehlikenin üstesinden gelmeye yardımcı olan sihirli silah olabilir .
Dağıtılmış Enerji Kaynağı (DER). konut, ticari ve endüstriyel segmentlerdeki elektrik müşterilerinin giderek daha fazla para tasarrufu sağlamayı, daha temiz enerji kaynakları kullanmasını, esnekliği sağladığını ve enerji kullanımları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olduklarını  ve özellikle artan devlet yenilenebilir portföy standartlarıyla karşılaşan kamu hizmetlerinin (RPS) ve kurumsal karbon azaltma hedefleri, rüzgar ve güneş gibi değişken kaynakların artan arzının dengelenmesine yardımcı olmak için daha esnek kaynaklar aramanın yanı sıra, en yüksek talebi tıraş etmeye, yeni nesil ve iletim oluşturma maliyetlerinden kaçınmaya ve müşterileri daha fazla meşgul etmeye çalışmaktadır., DER’ler, tipik olarak 1 ila 10.000 kW arasında değişen küçük ölçekli güç üretimi veya depolama teknolojileridir .   
Aslında, enerji üretimini ve mümkünse depolamayı merkezsizleştirmenin bir yoludur. Dağıtılmış Enerji Kaynağı (DER) stratejileri ve teknolojileri, 2020'de bazı ilginç gelişmeler gösterecek olmasıdır.
Politika ve enerji politikası. Dünyadaki birçok hükümet, belirli bir tarihe kadar karbondan arındırma yönünde giderek daha fazla baskı yapıyor. Bu tür politikalar, vurgulanan eğilimlerin çoğunun geliştirilmesini sağlayabilir. Bu konular üzerinde konuşmalar gelişti.  Enerji verimliliğinin artırılmasında; ev aletlerinin enerji verimliliğini artırmak, asgari enerji performansları üzerinde kontrol sağlamak ve artan sayıda ev aleti için uygun çalışma standartları sunmak için aktif olarak çözümler geliştirmek ve uygulanmalıdır.
Yakıt tüketimini azaltmayı ve enerji kontrolü, yeşil binalar ve temiz ulaşım gibi karbondioksit emisyonlarını azaltmayı amaçlayan teknolojiler, enerji verimliliğine ve daha düşük CO2 emisyonlarına katkıda bulunan önemli teknolojik araçlar olacağı gibi konular geleceğin teknolojisine ilham veren konuları kapsadı.
Yuvarlak masa soru cevap sonrasında toplu fotografla noktalandı.
 yilmazparlar@yahoo.com

23 Şubat 2020 Pazar

Astrolog Bilge Ak’dan farklı astroloji-Yılmaz Parlar


Astrolojide Türkiye Ekonomisi

Astroloji bir dildir. Bu dili anlarsanız, gökyüzü sizinle konuşur. Hava raporu gibidir; gelecekte hangi koşullarla karşılaşacağınızı anlatır. Hava durumu uzmanı muhtemelen yağmur yağacağını söylüyorsa, bir şemsiye alırsınız. Bu tavsiyeye uyarsanız ıslanmazsınız.

Genç yetenek ünlü astrolog Bilge Ak’dan farklı astroloji. Tıpta doktorun kişiliği, sağlık başarısının ana anahtarı olduğu gibi, astrolojide astrologun kişiliği de başarının ana anahtarıdır. Astrolog doğru olmalı.



Yurtiçi yurdışı ekonomi üniversitelerden mezuniyeti ve yüksek lisansları olan Bilge Ak  ekonomist olarak iş hayatına girdi. Ancak astronomiye derin tutkusundan dolayı noktaladı.

Ekonomi eğitimleri sürecinde aynı paralellikde en ünlü astroloji duayenlerden eğitimini aldıkdan ve uzun süre araştırma deneyimlemelerden sonra astrolog olarak varlık göstermektedir.
Derin ve yıllarının çok ötesinde bilgeliğiyle, tüm vizyon sahibi girişimcilere yönelik yol haritasını çiziyor, eğitimler veriyor.
Çalışmalarına güçlü bir lazer keskinliğiyle analiz ve derin maneviyat karışımı getiriyor Liderlik, rehberlik ve motive etmeyle birlikde akıl hocalığı yeteneği, işletme sahiplerinin yararlanabilecekleri nadir bir armağan olarak görüyorlar genç yetenek ünlü astrolog Bilge Ak’ı.
Benim astronomi haritama bakdıkdan sonra Dünya ve Türkiye ekonomisi hakkında söyledikleri son derece şaşırtıcı. Ancak tüm tarihleriyle olabilecekleri söylediklerini yazmam açıklamam doğru olmaz. Fakat bende kayıtlı.
Özet olarak; “Satürn ve Plüton kavuşumu, 2020’ye damgasını vuracak. Dünya, Türkiye ve bireysel olarak hepimiz büyük değişim ve dönüşümlere hazır olmalıyız.Yeni bir ekonomik düzen oluşacak ve bunun oluşabilmesi için belki de mevcut ekonomik sistemin çökmesi gerekiyor.”şeklinde tablo çizdi. Ayrıca dünya siyasetinde olacakları ve afetler hakkında söyledikleri de bende saklı.

Astroloji, gizli bir bilim olarak, bir yandan, sezgi, deneyim, geniş - derin bir sembolizm anlayışı ve onu belirli durumların analizinde kullanma yeteneğini içerir. Öte yandan, bir bilim olan astroloji, genel bilimsel yöntemleri kullanır ve hayal gücünün ne kadar zengin olduğuna bakılmaksızın, herkesin bir sonuca ulaşmasını mümkün kılar.


Astrolojik tahmin bilimsel bir tahmindir. Sonuçta, bilimsel bir tahmin, önerilen hipotezin veya kabul edilen teorinin mantıksal bir sonucudur. Bir anlamda, profesyonel astrolojik çalışma, zamanının bilimsel başarılarının seviyesine ve seçtiği mesleğin yeteneklerine dayanarak, bir teşhis uzmanının çalışmasından farklı değildir, ancak süper güçler ve sihir üzerine değil.

Uzun zamandan beri bir gazeteciyim, iç dünyamla oldukça temas halindeydim, astrolojiye olan güçlü hakimiyeti ve temeli pragmatizmi nedeniyle Bilge Ak ile çalışmaya ilgi duydum. İç dünyamı daha önce hiç yaşamadığım şekilde haritalamaya yardımcı olan bir süreç olsa da bana Bilge Ak rehberlik etti. İşimde bazı bölümlerin neden durduğu konusunda netliğe ihtiyaç duyduğum bir yerdeydim ve aşikar olanın ötesinde nedenler arıyordum. işimde dört elementin nasıl oynandığını ve büyümemi destekleyecek şekilde nasıl bir araya getirebileceğimi görmeme yardımcı oldu. Bu çerçeve çok  faydalı oldu.

Kadınsı sezgisel enerjisiyle birleşen zekası, bilgeliği, benzersiz ifadesiyle, Bilge Ak hayatlarında rehberliğe ihtiyaç duyanlar için adeta gizli bir silah niteliğinde, modern araştırmalarla eski uygulamaları birleştiren modern bir bilge kadındır.


Doğum haritanızla derinden bağlantı kurar ve göreviniz hakkında netleşmenizi sağlar. Eğer işinizde bir atılım, hayatınızda bir şeylerin nasıl olduğu ve gerçekten görülmesi, duyulması ve desteklenmesi konusunda bir anlayış arıyorsanız, Astrolog Bilge Ak başarının hayatınızı denge, sağlık ve amaçlarla yaşamak olduğunu anlayan bir sıradanların ötesinde görmenizi sağlayabilir.


Astrolog Bilge Ak, son derece pragmatik ve girişimcilerin işlerinin kalıplarını - gelişmelerini anlamalarına yardımcı olmak, haritasında var olan olumsuzlukları iyileştirme konusunda yeteneklidir.


İnsanın en doğasını keşfetmesi ve ışık yasasına göre onu bilincini yerine getirebilmesi gibi sadece gerçeğe işaret eden bir parmak olan astorlojinin faydalı işlevini yapar.


yilmazparlar@yahoo.com


11 Şubat 2020 Salı

İstanbul’da Sri Lanka Mutfağı-Beta House-Yılmaz Parlar

İstanbul’da Sri Lanka Mutfağı

Sri Lanka Ankara elçiliği, 10 Şubat 2020 pazartesi günü Bağımsızlık kutlamaları kapsamında, Eminönü tarihi mekan Beta Yeni Han’da gerçekleştirilen bir festivalle Sri Lanka mutfağını tanıtdı.

Sri Lanka Ankara elçiliği ve fabrikaları Trabzon’da Genel Müdürlükleri Adana’da bulunan Beta Tea ile Basın toplantısı düzenlediler.



Basın Toplantısına Sri Lanka Ankara Büyükelçisi Muhammed Rizvi Hassen, Beta Tea Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Uğur, Fatih Belediye Başkanı  Ergün Turan katılarak birer konuşma yaptılar.


Sri Lanka'yı Türkiye'de sergilemek için Bağımsızlık ayı olan Şubat ayında bir dizi etkinlik düzenledi. Büyükelçilik ilk kez İstanbul'da bir yemek festivali gerçekleştirdi.



Muz, tarçın, Hindistan cevizi, muskat ağaçları ve kendine özgü lezzetleri ile dünyanın en çeşitli baharat ve meyvelerine sahip Sri Lanka, bu lezzetlerin bir kısmı masa üzerinde teşhir edildi.
Geleneksel bereket getirmesi için kandil lambederdeki kandil fitilleri protokol tarafından yakıldıkdan sonra Sri Lanka Ankara Büyükelçisi Muhammed Rizvi Hassen,açılış konuşması yaptı.

Elçi Hassen “Sri Lanka baharatlı yemek festivali, İstanbul 2020 için hepinize çok sıcak bir dostluk sunuyorum. Sri Lanka halkı İstanbul'u Türkiye'den daha iyi biliyordu.
Türkiye ile ilişkilerimizin tarihi çok eskilere dayanıyor. Osmanlı Sultan Abdülhamid döneminde Sri Lanka İstanbul'u birbirine bağlayan ilk Konsolosluğu kurdu.” Dedi.



Elçi Hassen Kolombo'da dostluğu ve dayanışmayı yansıtan İstanbul caddesi olarak adlandırılan bir sokağın olduğunu,yüzyıllar önce, birçok Türk gezgin ve tüccar Sri Lanka'nın bulunduğu deniz yollarını dolaştığinı ve bazılarında çeşitli nedenlerle bir süre kaldığını ifade etdi.

Hassen “Belki baharat ticareti için faliyetde bulundular. Bununla birlikte, modern tarih boyunca temas kurmak için esas olarak insanları insanlara olan yakın temasımızı kaybettik. Yine de bağımsızlığımızın ardından Türkiye ile güçlü bağlayıcı siyasi bağlar kurduk. Türkiye, 1948'de bağımsız olduktan sonra diplomatik ilişkiler kuran ilk ülkelerden biri.

Değişim sayısının (mil olarak değil) uzaklığı nedeniyle, ticaret faaliyetlerinde belki de daha az sayıda değişim olması nedeniyle birbirimizin kültürlerini unuttuk.



Sonra alışkanlıkları, değerleri ve gelenekleri unuttuk. Neyse ki, Ceylon Çay ilişkilerimiz için bir miktar güç sağladı. Umarım bu kararlı ve küçük çaba, Sri Lanka'yı ve İstanbul'u, belki de Türkiye'yi bağlamak için bir yolculuğa başlayacaktır.” sözleriyle ilişkileri geliştirmenin arzusunu taşıdığını gösterdi.

Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, Bağımsızlığının 72’nci yıldönümünü kutlayan Sri Lanka ve Türkiye yaklaşık 1000 yıldır, ilişkilerini karşılıklı güven ve saygı temelinde yürüten, küresel düzlemde yaşanan hadiselerde, benzer görüşleri savunarak; benzer tutumları takınan iki kardeş ülke olduğunu söyledi.

Turan, “Bugün burada, ortak bir hafızaya sahip bu iki ülkenin gastronomi gibi önemli bir kültürel miras teması ile bir araya getirilmiş olmasını; gastronomik mücevherlerle dolu Fatih’imizde; bir diğer gastronomi hazinesi ülkenin yemeklerinin tanıtılıyor olmasını, takdire şayan bulduğumu söylemek istiyorum. Bu değerli festivali öncelikle gastronomi adına; farklı tatların, farklı coğrafyalarda tanıtılması adına, oluşturulan bu kültürler arası ilişkinin turizm, ekonomi gibi farklı boyutlara yansıması adına çok değerli bulduğumu bilmenizi istiyorum.” dedi



Turan.bir ulusal mutfak, Bir ulusal giysi kadar tarih yansıtdığını, Filozof Roland Barthes’in sözünü hatırlatarak “Yiyecek dediğimiz şey; Sadece ürünler toplamı değil, aynı zamanda bir iletişim sistemi, bir imgeler bütünü, gelenek ve davranış biçimlerine ilişkin bir bütündür” şeklinde ifadede bulundu.

Beta Tea Yönetim Kurulu Başkanı Beşir Uğur’un takdir ve teşekkür konuşma sonrası Sri Lanka’nın otantik yemekleri, tatdırıldı.

Genelde deniz mahsülü yiyecekler sunuldu. İlginç sokak yemeği. “Kottu Roti” yumurta, et, sebze, yufkaya benzer ekmek ve diğer malzeme ve baharatların karışımıyla yapılan ve kokoreç gibi ızgarada küçük parçalara bölünerek pişirilen yemek ilgi gördü. Tatlı sevenlerin de unutulmadığı festivalde Asya bölgesinde yetişen bir ağaçtan yapılan, yine Sri Lanka’ya özgü “jagger” denilen bal benzeri şurubun kullanıldığı "Watalappam" sunuldu.

yilmazparlar@yahoo.com