2026 Reformların Yılı Olacak, KOBİ’ler Dönüşümün Merkezinde
İstanbul Ticaret Odası’nın 2025 Aralık ayı Meclis toplantısında konuşan İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik kapsamlı değerlendirmelerde bulunarak KOBİ’lerin dönüşüm sürecindeki kritik rolüne dikkat çekti.
Avdagiç, üretimde yeniden dengelenme için finansmana erişimin güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun altını çizdi ve iş dünyasının beklentilerini 5 maddelik öneri setiyle ortaya koydu.
KGF destekleri yeni dönüşüm programlarını kapsayacak şekilde genişletilmeli
Kredi Garanti Fonlarının, kamu-özel sektör iş birliği içerisinde rekabetçilik ve dönüşüm odaklı programlara entegre edilmesinin önemini vurgulayan Avdagiç, özellikle teknoloji ve enerji verimliliği yatırımlarına uzun vadeli, sabit faizli yeni kredi paketleri gerektiğini ifade etti.
Kur riskine karşı koruma mekanizmaları ve vergi teşvikleri
Döviz dalgalanmalarının işletmeleri zorladığını hatırlatan Avdagiç, KOBİ'lerin kur riskini yönetebilmesi için uygun maliyetli hedge ürünlerinin geliştirilmesine yönelik çağrıda bulundu. Yatırımı hızlandıracak vergi indirimleri, amortisman kolaylıkları ve modernizasyonu teşvik eden mali adımların üretime güçlü bir katkı sağlayacağını dile getirdi.
Finansman çeşitliliği şart: Banka dışı alternatifler devreye alınmalı
Reel sektörün finansmana bağımlılığını azaltacak alternatif finansman kanallarının devreye alınmasının önemine işaret eden Avdagiç, KOBİ’lerin sadece bankalara değil, yeni nesil finansal araçlara da erişebilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye, çok kutuplu dünyada bölgesel liderliğini pekiştirecek
2026 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Avdagiç, Türkiye ekonomisinin güçlü büyüme eğilimini sürdüreceğini belirterek, “Bölgemizde yeni bir gerilim yaşanmaması halinde Türkiye, çok kutuplu küresel düzende bölgesel liderliğini daha görünür şekilde pekiştirecektir” dedi.
2026 yapısal reformlar yılı olacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2026’yı “yapısal reformlar yılı” ilan eden açıklamalarının iş dünyasında memnuniyetle karşılandığını söyleyen Avdagiç, reel sektör olarak reform sürecini desteklemeye hazır olduklarını ifade etti.
İhracat 270 milyar doları aşacak
Ekonominin 21 çeyrektir kesintisiz büyümesini sürdürdüğünü belirten Avdagiç, turizm gelirlerinin cari dengeyi olumlu etkilediğini, doğrudan yatırımların ise 9 ayda 11,4 milyar dolara çıkarak son 10 yılın en yüksek düzeyine ulaştığını aktardı. Avdagiç, ihracatın yıl sonunda 270 milyar doları aşmasını beklediklerini söyledi.
Prof. Dr. Sümer: “Türk Dünyasında Ekonomik Entegrasyon Artık Geri Dönülmez Bir Süreç”
Ekonomik Hat- Birliktelik Sembolik Değil, Gerçek-Orta Koridor Ekonomiyi Birleştiriyor
Aydınlar Ocağı Genel Merkezi, Türk dünyasıyla ekonomik entegrasyonun masaya yatırıldığı “Türk Dünyasında Ekonomik Birliktelik” başlıklı önemli toplantıyı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Zeytinburnu Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirdi.
Toplantıda konuşan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kutluk Kağan Sümer, Türkiye ile Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin ulaştığı yeni boyutları rakamlarla ortaya koydu.
Oturum başkanlığını Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkalın yürüttüğü programda; dış ticaret dengeleri, enerji hatları, lojistik koridorlar ve kalkınma potansiyelleri kapsamlı biçimde değerlendirildi.
Türk Dünyasıyla 5 Yılda 62,6 Milyar Dolarlık Ticaret
Prof. Dr. Sümer’in açıkladığı verilere göre Türkiye, 2020–2024 döneminde TDT üyeleriyle toplam 62,6 milyar dolar ticaret hacmine ulaştı.
36,6 milyar dolar ihracat, 26 milyar dolar ithalat
Sümer, bu rakamların “Türk dünyasıyla ekonomik birlikteliğin artık sembolik değil, kurumsal ve derinleşen bir gerçeklik haline geldiğini” söyledi.
Azerbaycan: En Güçlü Ticaret Hattı
Türkiye’nin en yoğun ticaret yaptığı ülke Azerbaycan oldu.
2020–2024 toplamı, 12,8 milyar dolar ihracat, 5,3 milyar dolar ithalat
Türkiye, Azerbaycan’a makine, plastik, motorlu araçlar ihraç ederken; başta petrol ve doğalgaz olmak üzere alüminyum, pamuk ve demir-çelik ürünleri ithal ediyor.
Kazakistan: Stratejik İş Ortağı Ama 2024’te Gerileme Var
Beş yıllık ticaret hacmi 23,4 milyar dolar seviyesine ulaşan Kazakistan, bölgenin en büyük enerji ve maden tedarikçisi konumunda bulunuyor.
Ancak 2024 ticareti %16,9 düşerek 4,9 milyar dolara geriledi. Düşüşün sebebi petrol ürünleri ve madencilik kalemlerindeki hacim daralması.
Özbekistan: 5 Yılda Artış, 2024’te Düşüş
2020–2024 toplam ticaret 15,8 milyar dolara ulaştı. Ancak 2024 hacmi 2,937 milyar dolara düşerek %7 geriledi.
Sümer, “Özbekistan’ın Türkiye ticaretindeki payı hala düşük; lojistik altyapı güçlendirilmedikçe bu potansiyel tam kullanılmayacak” değerlendirmesini yaptı.
Türkmenistan Ve Diğer Ülkeler: Potansiyel Çok Yüksek
Türkmenistan ile ticaret 2024’te 2,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Macaristan ve gözlemci ülkeler dahil edildiğinde ticaret hacmi sınırlı görünse de Sümer şu noktaya dikkat çekti:
“Gelişmemiş hacim zayıflık değil; doğru stratejiyle büyük fırsat anlamına gelir.”
Ekonomik Yapı Birbirini Tamamlıyor
Sümer, Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki yapının “tamamlayıcı ekonomi modeli” oluşturduğunu söyleyerek tabloyu özetledi:
Bu model iki taraf için de sürdürülebilir bir ekonomik denge yaratıyor.
Orta Koridor, Türk Dünyasının Ekonomik Omurgası
Sümer’e göre Trans-Hazar Orta Koridoru, artık sadece lojistik hat değil, Türk dünyasının stratejik kalkınma platformu.
Türkiye–Kazakistan demiryolu yük anlaşması kapasiteyi artıracak Azerbaycan üzerinden gelen petrol/doğalgaz hatları bölgenin enerji güvenliğini belirliyor Lojistik, enerji ve ulaştırma alanlarındaki işbirlikleri bölgesel entegrasyonu hızlandırıyor
Sümer, “Orta Koridor olmadan Türk dünyasıyla ekonomik birlikteliği tam anlamıyla gerçekleştirmek mümkün değil” dedi.
Ortak Gelecek Ekonomide Başlıyor
Konuşmasını güçlü bir mesajla tamamlayan Prof. Dr. Sümer şunları söyledi:
“Türk dünyasında ekonomik birliktelik; sadece ticaret değil, ortak kader, ortak üretim ve ortak gelecek demektir. Bu geleceğin yolu da ortak strateji, güçlü lojistik hatlar ve sürdürülebilir işbirliğinden geçiyor.”
Zafer Partisi, bugün Türkiye’nin gerçek sorunlarını konuşan, çözümü bilimsel verilerle ve milli çıkarlarla şekillendiren tek siyasi güç olduğunu bir kez daha gösterdi.
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın milletin hakkını savunmaktaki kararlılığı, yalnızca siyasi bir duruş değil; Türkiye’nin geleceği için tarihi bir sorumluluktur.
Emekliden çiftçiye, işçiden esnafa kadar herkesin sesi olan bu mücadele, ülkemizin yeniden ayağa kalkması için en büyük umuttur.
Türkiye’nin Ekonomik Gerçeklerini Masaya Yatıran Stratejik Çalıştay
Siyasi tabloyu netleştiren,Türkiye’nin en geniş katılımlı ve en kapsamlı emekli odaklı çalıştaylarından biri, 30 Kasım 2025’te Ankara Yahyalar Aile Yaşam Merkezi Gösteri Salonu’nda düzenlendi. Emeklilerin, dul ve yetim ailelerinin yıllardır çözülemeyen ekonomik sorunlarının bilimsel ve hukuki yönleriyle masaya yatırıldığı bu toplantı; yalnızca bir değerlendirme toplantısı değil, Türkiye’nin ekonomik geleceğini yeniden şekillendirme iddiası taşıyan stratejik bir zirve niteliği taşıdı. Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın katılımıyla gerçekleştirilen çalıştay; içerdiği analizler, öneriler ve eleştirilerle önümüzdeki dönemin yol haritasına ışık tuttu.
Zafer Partisi’nin Çözüm Paketi
Bu Milletin Kaynağı, Bu Millete Dağıtılacak
Zafer Partisi’nin emekliler için hazırladığı politika seti çalıştayda net biçimde ortaya kondu:
Aylık bağlama oranı %30’dan tekrar %70’e çıkarılacak
Refah payı eskisi gibi %100 uygulanacak
Emeklilerin temel ihtiyaçlarını güvence altına alan sistem kurulacak
OYAK benzeri sürdürülebilir bir kaynak modeli tüm Türkiye için uygulanacak
Sığınmacı politikasının yarattığı ekonomik yük son bulacak
Kamu harcamalarındaki israf kesilecek
Özdağ, “Kaynakları yeniden Türk milleti lehine dağıtacağız. Emekli, hayatının son dönemini huzur içinde yaşamayı hak ediyor.”
Çalıştaydan Başlıklar
STK başkanlarının değerlendirmeleri SGK mevzuatı ve emeklilik sistemi sunumu Vedat İlki TÜİK ve enflasyon davaları Av. Ali Erdem Gündoğan Memur emeklilerinin durumu Fatih Kozan Vergi ve yapılandırmaların etkileri Muraka Çakmar Ekonomik ve finansal analiz Prof. Dr. Mehmet Alagöz Genel Başkan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın kapsamlı Türkiye değerlendirmesi Çalışma Hayatı ve Emekli Politikaları Başkanı Mehmet Akif Cenkci’nin sunumu
Özdağ, “Türkiye Ekonomisi Artık Krizde Değil, Buhranda”
Genel Başkan Özdağ, çalıştayda yaptığı Türkiye’nin gerçeklerini ortaya serenkonuşmada emeklilerin yaşadığı dramı yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi tercihlerle şekillenmiş bir sonuç olarak değerlendirdi:
“Sekiz yıldır milli gelirden pay alan yüzde 80’in küçülmesi kriz değil; bu ağır bir ekonomik buhrandır.”
Özdağ, yanlış ekonomi politikalarının yalnızca emeklileri değil; sanayiciyi, çiftçiyi, pazarcıyı, halciyi, esnafı çökme noktasına getirdiğini vurguladı.
Tarım sektöründeki ithalat bağımlılığının ülkeyi kendi kendine yetemez hale getirdiğini, sanayicinin yüksek faiz ve düşük kur kıskacında nefes alamadığını örneklerle anlattı.
Türk Sanayicisi %50 Faizle Kredi Alırken Alman %3 İle Alıyor
Organize Sanayi Bölgelerinde Türkiye ile Almanya arasındaki uçuruma dikkat çeken Özdağ:
Çarpıcı açıklamalar içeren Kritik Uyarı
Dengeleri sarsılmış,Türk sanayisi rekabet edemez hale getirildi. 2026 Cumhuriyet tarihinin en zor yılı olacak. diyerek Türkiye’nin sanayi gücünün Mısır gibi ülkelere kaydırıldığını, binlerce işçinin işsiz kaldığını belirtti.
Para Yok Değil, Var, Ama Millete Değil Başkalarına Dağıtılıyor
Özdağ, AKP iktidarının kaynak dağılımındaki tercihlerine sert çıktı: Suriyelilere yıllık 11 milyar dolar, yurt dışına “insani yardım” adı altında 8 milyar dolar, Kamu-Özel İş Birliği projelerine 5 milyar dolar ödeme yapıldığını hatırlatarak: “Sonra emekliye para yok deniyor. Bu kabul edilemez bir tercihtir.” dedi.
2003–2025 Arasındaki Uçurum: “11 Çeyrekten 2 Çeyreğe”
Çalıştayda en dikkat çeken verilerden biri Özdağ’ın ülke gündemine damga vuran altın hesabı oldu:
2003’te emekli maaşıyla 11 çeyrek altın alınıyordu. Bugün sadece 2 Çeyrek Her emekli her ay 9 çeyrek altını kaybediyor.
Bu kaybın yalnızca ekonomik değil, politik tercihlerle alakalı kaynakların yanlış ellere aktarılması olduğunu vurguladı.
Erken Seçim Şart
Konuşmasının sonunda Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartların artık ertelenemez hale geldiğini belirten Özdağ:
“Türk milletinin iradesi sandığa yansıtılmalı. Erken seçim artık kaçınılmazdır.” diyerek siyasal atmosferin değişmesi gerektiğini vurguladı.
2026 Ekonomi Vizyonu: “Denge Sinyalleri Güçleniyor
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Kasım 2025 Meclis Toplantısı’nda yaptığı değerlendirmelerde, Türk lirasının değer kaybının fiyatlar üzerindeki etkisinin zayıfladığına yönelik TCMB tespitinin, ekonomi yönetiminin kararlı adımlarının bir sonucu olduğunu belirterek, “Bu durum kur-enflasyon ilişkisinde bozulan dengenin yeniden tesis edildiğine işaret ediyor” dedi.
TL’deki değer kaybının etkisinin sınırlanması, kur geçişkenliğinin düştüğünü gösteriyor
Avdagiç, Merkez Bankası’nın son dönemde öne çıkardığı “kurun enflasyon üzerindeki baskısının zayıfladığı” görüşünü önemsediklerini belirterek şunları söyledi:
“Bu tablo, döviz kuru ile enflasyon arasındaki uzun süredir bozulmuş korelasyonun yeniden rayına oturduğuna dair önemli bir işaret niteliğinde. 2026’ya adım atarken fiyat istikrarı açısından umut veren bir gelişme.”
Yeni ticaret düzeni Türkiye’ye stratejik fırsatlar sunuyor
Küresel ekonomide çok kutuplu ticaret yapısının belirginleştiğini vurgulayan Avdagiç, lojistik hatlardan enerji koridorlarına kadar geniş bir alanda Türkiye'nin avantaj yakaladığını söyledi:
“Türkiye, yeniden şekillenen tedarik zincirleri ve ticaret yollarında aktif bir güç haline geliyor. 2026’ya hazırlanırken bu tablo ülkemiz açısından stratejik fırsatlar yaratıyor.”
2026 enflasyon hedefi üçlü sağlam sütunun başarısıyla gerçekleşecek
İTO Başkanı, 2026 hedeflerine değinirken yüzde 16’lık enflasyon hedefinin üç temel unsurla mümkün olacağını dile getirdi:
TCMB’nin kararlı para politikası adımları
Maliye politikasının etkili katkısı
Özel sektörün rasyonel ve pozitif fiyatlama davranışı
Avdagiç, “Bu üç sacayağı uyum içinde çalıştığı takdirde hedefe ulaşılacaktır” dedi.
Hizmet enflasyonu hâlâ yüksek, ancak yavaşlama dikkat çekiyor
Eylül ve Ekim aylarında yaşanan enflasyon yavaşlamasının temel nedeninin kuraklık ve tarımsal don nedeniyle yükselen gıda maliyetleri olduğunu belirten Avdagiç, hizmet fiyatlarındaki artışın ise mal gruplarının altında kalarak olumlu bir sinyal verdiğini ifade etti.
Vergi ve harç artışının hedef enflasyona göre makul tutulması önemli bir adımdır
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, 2026 yılında vergi ve harç artışlarının yeniden değerleme oranı yerine hedef enflasyona yakın seviyede düzenleneceği mesajını değerli bulduklarını dile getiren Avdagiç, bu adımın özel sektöre de örnek oluşturacağını vurguladı.
Zayıf dış talebe rağmen ihracatta artış sürüyor
Avdagiç, ihracattaki toparlanmanın üç temel sebebi olduğunu belirtti:
Türk şirketlerinin dayanıklı ve esnek yapısı
Yeni pazar koşullarına hızlı uyum sağlayabilmesi
Özel sektörün güçlü motivasyonu ve hükümet destekleri
Cari açıkta son dönemdeki artışa rağmen, GSYH’ye oran açısından kırılganlığın belirgin şekilde azaldığını belirtti.
Şirketler için “5 Proaktif Strateji” Uyarısı
Avdagiç, yeni küresel ekonomik düzenin firmalardan daha öngörülü adımlar atmasını zorunlu kıldığını belirterek 5 başlık sıraladı:
Risk okuryazarlığı ve izleme sistemleri
Çeşitlendirme ve yerelleştirme stratejisi (nearshoring – friendshoring)
Dijital ve operasyonel dayanıklılık altyapısı oluşturma
Hızlı tepki, senaryo planlama ve adaptasyon kabiliyeti
Güçlü liderlik ve sürdürülebilir yatırım yaklaşımı
Bu dönem KOBİ’ler için aynı zamanda bir sıçrama imkânı Dengelenme sürecinde KOBİ’lere de mesaj veren Avdagiç, işletmelerin:
"Krize Radikal Çözüm; Ümit Özdağ'ın Zafer Ekonomi Modeli Türkiye'yi Yeniden İhracat Devi Yapacak"
"Dış Ticaret Açığı Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi Kurulacak; Modelin 7 Temel Prensibi"
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Eskişehir’de gerçekleştirdiği saha ziyaretinde kentin ekonomik durumuna ilişkin çarpıcı gözlemler yaptı. Hamamyolu ve Gökmeydan pazarlarında esnafla bir araya gelen Özdağ, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışmışlığın somut örneklerini Eskişehir’in kalbinde gördü. Türkiye'yi derinden saran ekonomik buhranın çarpıcı tablosunu gözler önüne serdi.
Pazardaki her bir tezgah, vatandaşın cebindeki eriyen alım gücünün ve esnafın içine düştüğü çaresizliğin canlı tanığı oldu.
Eskişehir’deki ekonomik tabloyu değerlendiren Özdağ, çözümün Zafer Partisi’nin hazırladığı ekonomi programında bulunduğunu vurguladı.
Partinin resmi ekonomi dokümanları ve kamuoyuna duyurulan çalışmalarıyla uyumlu olan Zafer Ekonomisi Modeli, Türkiye’nin üretim yapısına, dış ticaret dengesine, tarımsal verimliliğine ve teknolojik dönüşümüne odaklanan kapsamlı bir strateji sunuyor.
Bu nedenle Eskişehir’deki saha bulguları, modelin öngördüğü sorun alanlarını birebir doğruluyor. Özellikle yerli üretimin güçlendirilmesi, tarımda maliyetlerin düşürülmesi, liyakatli ekonomik yönetim ve teknoloji odaklı kalkınma gibi başlıklar, hem partinin resmi ekonomi programında hem de sahada karşılaşılan sorunların çözümünde öne çıkıyor.
Pazarlarda Derin Krizin Ayak Sesleri
Esnaf, yüksek maliyetler ve daralan alım gücü nedeniyle satış yapamadığını ifade etti.
Tezgahtaki Çığlık,
Bir pazarcı, yaşadığı tabloyu şu sözlerle özetledi: “Başkanım, mandalinayı 22 liraya alıyoruz. 20 liraya satıyoruz. Satmazsak çürüyor.”
Başka bir esnaf ise borç yükünü şöyle anlattı: “Bu pazarda bir milyon borcu olmayan esnaf yok. Kimse kâr etmiyor, sadece ayakta kalmaya çalışıyoruz.”
Vatandaşın ise birkaç kilo ürün yerine artık “taneyle” alışveriş yaptığı gözlemlendi.
https://www.youtube.com/watch?v=ZQfGyyIit04
Nitelikli İşgücü Pazarda Tezgâh Açıyor
Liyakatin Çöküşü, Pazardaki Doktorlar ve Mühendisler.
Eskişehir’in en dikkat çeken sorunlarından biri de istihdamın niteliği. Bir pazarcının ifadeleri durumun vahametini ortaya koydu: “Bu pazarda 20 doktora mezunu, 10 öğretmen tezgâh açıyor. İnsanlar mesleklerinden umudu kesmiş durumda.”
Bu tablo, Türkiye’nin hem beyin gücü kaybını hem de gelir adaletsizliğini gözler önüne seriyor.
Prof. Dr. Ümit Özdağ ,"2025 zor geçti ama 2026 çok daha ağır olacak" uyarısında bulundu. . Çözümümüz belli; üretime, liyakate ve milli ekonomiye dayalı Zafer Ekonomi Modeli. Milletimiz bizi dikkatle izlemeye devam etsin" dedi.
Sahanın, Halkın Lideri Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece rakamlarla değil, halkın içine girerek, onların derdini hâl diliyle anlayan bir lider portresi çizdi. Ekonomik krizin teorisini değil, pratikteki yıkıcı sonuçlarını tezgah başında ortaya koyması, onu diğer siyasetçilerden ayıran en önemli özellik olarak öne çıkıyor.
Zafer Ekonomi Modeli Tüm bu çöküş tablosu karşısında Özdağ, çaresizlik değil, çözüm vaat ediyor. "İktidarın bu krizi aşmak için bir çabası yok. Oysa bizim Zafer Ekonomi Modelimiz var. Üretimi, istihdamı ve milli kalkınmayı hedefleyen bu modele kulak verin" çağrısı yaptı.
Öngörülü Lider Ekonomik krizin henüz derinleşmeden önceki erken uyarılarını, somut ve uygulanabilir ekonomi modeliyle taçlandıran Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece siyasetçi kimliğiyle değil, bir iktisatçı olarak da sahada olmasıyla, Türk siyasetinde nadir görülen öngörülü ve çözüm odaklı bir lider portresi çiziyor.
Zafer Ekonomisi Modeli,
Haberde, daha önce aktardığımız Zafer Ekonomisi haberlerine ek olarak, partinin resmi kaynaklarında da bu analizde yer alan stratejilerin büyük bir kısmı doğrulanıyor.
"Krize Radikal Çözüm: Ümit Özdağ'ın Zafer Ekonomi Modeli Türkiye'yi Yeniden İhracat Devi Yapacak"
"Dış Ticaret Açığı Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi Kurulacak, İşte Modelin 7 Temel Prensibi"
Zafer Partisi’nin resmi sitesinde;“Ekonomik Modelimiz, Sıcak Para Esasına Değil, Sürdürülebilir Üretime Dayalıdır”
Zafer Partisi’nin yayınladığı ekonomi modeli dokümanlarında “sıcak para yerine sürdürülebilir üretime dayalı büyüme”, “planlı kalkınma”, “yerli yüksek katma değerli üretim” ve “liyakat esaslı kamusal kaynak kullanımı” gibi başlıklar öne çıkıyor.
Zafer Ekonomisi’nin kamuoyuna sunulan bir vizyon olmanın ötesinde, partinin stratejik bir planı olduğunu gösteriyor.
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın Eskişehir'de esnafla diyaloğunda dikkat çektiği "Zafer Ekonomi Modeli"nin detayları, Türkiye'nin kronikleşen ekonomik sorunlarına köklü çözüm önerileri sunuyor. Model, "üretim odaklı kalkınma", "liyakat" ve "teknolojik dönüşüm" ekseninde şekilleniyor.
Bizim Analizimize Göre; Partinin Ekonomi Modelin 7 Temel Prensibi
Modelin 7 Temel Prensibi olarak izlemlerimiz;
Dış Ticaret Açığı Stratejisi, "Kemirgen Değil, Üretim Ekosistemi"
Mevcut durum: Cari açığın en büyük kalemleri (enerji, altın, ara malı) kontrol altına alınacak.
Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için nükleer ve yenilenebilir enerji yatırımları hızlandırılacak.
Hedef: 5 yıl içinde enerji ithalatının yüzde 40 azaltılması.
Yerli Üretim Hamlesi: "Yüksek Katma Değerli Ürünler"
KOBİ'lerin Ar-Ge ve inovasyon kapasiteleri güçlendirilecek.
Savunma sanayii, yazılım, ilaç ve ileri teknoloji sektörlerinde yerli üretim teşvik edilecek.
Yabancı sermayenin talanına izin verilmeyecek; doğal kaynaklar milli çıkarlar doğrultusunda işlenecek.
Tarımda Milli Dönüşüm, "Tohumdan Sofraya Güvenlik"
Meslek liseleri ve teknik üniversiteler, sektör ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılacak.
Mühendislik ve teknik bölümlerde okuyan öğrencilere burs ve staj imkânları artırılacak.
. Sosyal Adalet, "Gelir Dağılımında Denge"
Asgari ücret, insan onuruna yaraşır seviyeye çekilecek.
Emekliler ve dar gelirliler için vergi indirimleri ve sosyal yardımlar artırılacak.
Konut edindirme programlarıyla gençlerin mülk sahibi olması kolaylaştırılacak.
Zafer Ekonomi Modeli, mevcut iktidarın "inşaat ve tüketim" odaklı politikalarının aksine, "üretim ve katma değer" odaklı yapısıyla dikkat çekiyor. Model, küresel rekabette Türkiye'yi Orta Gelir Tuzağı'ndan çıkararak, yüksek teknolojili ürünler ihraç eden bir ülke konumuna getirmeyi hedefliyor.
Vizyoner Lider
Prof. Dr. Ümit Özdağ, sadece ekonomik krize işaret etmekle kalmıyor, somut ve uygulanabilir bir yol haritası sunuyor. Onun liderliğindeki Zafer Partisi, Türkiye'yi "borç batağından" kurtaracak, üreten ve kendi kendine yeten bir ülke haline getirecek bir vizyon ortaya koyuyor. Bu model, Özdağ'ın sadece bir siyasetçi değil, aynı zamanda bir akademisyen ve stratejist olduğunu da gözler önüne seriyor.
Boğaziçi Zirvesi, Yeni Gerçeklerin Merkezine Dönüştü
Küresel Zorluklara İstanbul Yanıtı
Dünya liderleri, “Küresel Zorluklar: Yeni Gerçeklere Uyum” temasıyla bir araya geldi. 16. Boğaziçi Zirvesi, küresel dönüşümün rotasını İstanbul’dan çizdi.
Yeni Gerçeklerin Başkenti; İstanbul
Dünya yeni bir döneme giriyor; krizlerin gölgesinde şekillenen bu çağda artık “uyum” kelimesi, her ülkenin stratejik ajandasında yerini aldı. Bu değişimin kalbi ise bir kez daha Boğaz’da attı. Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından 6–7 Kasım 2025 tarihlerinde Four Seasons Bosphorus Hotel’de düzenlenen 16. Boğaziçi Zirvesi, “Küresel Zorluklar: Yeni Gerçeklere Uyum” temasıyla sadece bir toplantı değil, geleceğin inşa edildiği bir fikir arenasına dönüştü. İki gün boyunca 60’tan fazla ülkeden devlet adamları, diplomatlar, iş dünyası liderleri ve düşünürler İstanbul’da buluştu; ortak bir soru üzerinde düşündü: “Yeni gerçeklerle başa çıkmanın yolu nedir?”
Erdoğan’dan Güçlü Mesaj; Diyalog ve İş Birliği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zirveye gönderdiği mesajında, küresel kırılmaların ortak akılla aşılabileceğini belirterek “diyalog ve iş birliği” vurgusu yaptı. Erdoğan, Boğaziçi Zirvesi’nin ülkeler arasında stratejik iş birliklerini güçlendiren, sonuç odaklı fırsatlar doğuran bir platform olduğunu ifade etti. Bu çağrı, yalnızca bir diplomatik mesaj değil, Türkiye’nin bölgesel değil küresel ölçekte barış ve istikrar inisiyatifi üstlendiğinin de bir göstergesiydi.
Açılışta Güçlü Kadro; Küresel Vizyon Sahnesi
Zirvenin açılış oturumunda;
Dr. Talal Abu-Ghazaleh (UİP Onursal Başkanı, Ürdün), Rona Yırcalı (UİP Onur Kurulu Başkanı, Türkiye), Dr. Ingo Friedrich (AP Eski Başkan Yardımcısı, Avrupa Ekonomik Senatosu Başkanı, Almanya), Dr. Gerardo Zamora (Santiago del Estero Valisi, Arjantin), Tekreth Kamrang (Ticaret Bakan Yardımcısı, Kamboçya Krallığı), Faisal Al-Fayez (Senato Başkanı, Ürdün), Mladen İvanic (E. Cumhurbaşkanı, Bosna-Hersek), Gjorge Ivanov (E. Cumhurbaşkanı, Kuzey Makedonya) gibi isimler yer aldı.
Açılışta ayrıca Dünya İnsanlık Ödülü, Suudi Arabistan Kraliyet ailesinden Prens Turki bin Talal bin Abdulaziz Al Saud’a takdim edildi.
“Yeni Bir Gerçekliğe Uyum Sağlama Dönemindeyiz”
UİP Kurucusu Cengiz Özgencil, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, çağımızı krizlerle tanımlamak yerine, bu krizlerden doğan fırsatlara odaklanmak gerektiğini vurguladı;
“Bu zirveyi sadece fikirlerin değil, ortak çözümlerin ve karşılıklı öğrenmenin bir platformu olarak görüyoruz. Teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşümler birbirine geçmiş durumda. Artık edilgen izleyiciler değil, etik, adil ve sürdürülebilir bir geleceğin inşacıları olmalıyız.”
Özgencil, Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika’yı buluşturan benzersiz konumuna dikkat çekerek, Boğaziçi Zirvesi’nin “köprü kuran vizyonunun” önemini yineledi.
Dijitalleşmeden İklime; İnsanlığın Dönüm Noktası
Zirvede bu yıl, yapay zekânın etik sınırları, iklim krizi, enerji güvenliği, finansal dijitalleşme, kadın liderliği, tarım ve gıda güvenliği gibi başlıklar öne çıktı. “Zekâ Çağı: Güç, Etik ve İnsanlığın Geleceği” panelinde yapay zekânın yönetim gücü tartışıldı; “Bolluğun Ötesinde: Dayanıklı Bir Gelecek İçin Tarımı Yeniden Düşünmek” oturumunda ise iklim krizinin tarımsal üretime etkileri ele alındı.
Katılımcılar, değişen küresel dinamikler karşısında “dayanıklılık, kapsayıcılık ve inovasyon” kavramlarını yeni ekonomik düzenin temel taşları olarak değerlendirdi.
Dr. Talal Abu-Ghazaleh, “İnsanlık Yeni Bir Meydan Okuma Çağında”
UİP Onursal Başkanı Dr. Talal Abu-Ghazaleh, dünyanın dört temel krizle karşı karşıya olduğunu ifade etti:
Abu-Ghazaleh, yapay zekânın artık “insanın değil, sistemin yöneticisi olma tehlikesi” taşıdığını belirterek, “İnsanlık bu dönüşümle yüzleşmek zorunda” dedi.
Boğaziçi Zirvesi, Ekonomik Diplomasinin Kalbi
16 yıldır kesintisiz süren Boğaziçi Zirvesi, artık yalnızca fikirlerin değil, ekonomik diplomasinin de merkezi konumunda. Geçmiş yıllarda milyonlarca dolarlık ticari anlaşmalara sahne olan zirvede bu yıl da çok sayıda stratejik yatırım teması gerçekleştirildi. İstanbul, iki gün boyunca yalnızca bir şehir değil; dünyanın geleceğine yön veren diyalogların merkezi oldu.
“Boğaz’dan Yükselen Umut”
Zirve bitti, ama etkisi daha yeni başlıyor. Dünyanın bu kadar bölündüğü bir dönemde, Boğaziçi Zirvesi yeniden hatırlattı: Gerçek liderlik, diyalogdan doğar. İstanbul’un tarihi dokusu, sadece iki kıtayı değil, fikirleri, umutları ve vizyonları da birbirine bağladı. Yeni gerçeklere uyum, belki de bu topraklardan yükselecek küresel bir dayanışma sesiyle mümkün olacak.
Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı, “İsviçre–Türkiye İş Birliğiyle Geleceği İnşa Etmek”
19. İsviçre–Türkiye Ekonomi Forumu 31 Ekim 2025 Cuma günü Swiss The Bosphorus Hotelde, “Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı” temasıyla düzenlendi
Küresel ekonominin dönüşüm çağında, sürdürülebilir kalkınma, yenilikçi mühendislik ve yeşil altyapı kavramları, artık yalnızca çevresel değil ekonomik bir zorunluluk haline geldi. Bu vizyonla düzenlenen 19. İsviçre–Türkiye Ekonomi Forumu, iki ülkenin ekonomik ortaklığında yeni bir sayfa açtı.
Swiss The Bosphorus Hotel’de, “Sürdürülebilir İnşaat ve Altyapı” ile “İsviçre–Türkiye İş Birliğiyle Geleceği İnşa Etmek” başlıkları altında gerçekleştirilen forum, iş dünyasının, akademinin ve kamu kurumlarının önde gelen temsilcilerini bir araya getirdi.
Etkinlik, İsviçre ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 100. yılına denk gelmesiyle, tarihi bir anlam kazandı.
Ortak hedef
“Sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek”
Açılış konuşmasını yapan İsviçre Ticaret Odası Derneği Başkanı Arpat Şenocak, iki ülke arasındaki diyaloğun yıllar içinde güçlü bir iş birliği platformuna dönüştüğünü vurguladı. Şenocak, “Bugün sadece sürdürülebilirliği konuşmuyoruz; birlikte nasıl daha adil, daha yeşil ve daha dayanıklı bir gelecek kurabileceğimizi tartışıyoruz. İsviçre’nin inovasyon gücü ile Türkiye’nin mühendislik kabiliyeti birleştiğinde ortaya küresel ölçekte etkili bir sinerji çıkıyor,” dedi.
Türk müteahhitlerinden küresel başarı tablosu
Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren, Türk müteahhitlik sektörünün dünya çapındaki konumuna dikkat çekti:
“137 ülkede tamamlanan yaklaşık 13.000 proje, 547 milyar dolarlık iş hacmi… Bu sadece bir istatistik değil, Türk mühendisliğinin küresel bir markaya dönüştüğünün göstergesidir.”
Eren, İsviçre’nin finansal gücü ve yenilikçi teknolojilerinin Türk müteahhitlerin deneyimiyle birleşmesi halinde, üçüncü ülkelerde kalıcı altyapı başarılarına imza atılabileceğini söyledi.
İsviçre’den güçlü mesaj
“Birlikte sürdürülebilir ve güvenli inşa edelim”
İsviçre Federal Konseyi Başkan Yardımcısı ve Ekonomi, Eğitim ve Araştırma Bakanı Guy Bernard Parmelin, konuşmasında iki ülkenin ortak sorumluluğuna dikkat çekti:
“İsviçre 2050, Türkiye ise 2053 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Bu hedefler iddialı, ancak inşaat sektörü bu dönüşümde kilit rol oynayacak. İnşa ettiğimiz yapılar sadece ekonomimizi değil, kim olduğumuzu da yansıtıyor.”
Parmelin, “Team Switzerland Infrastructure” girişimiyle Türk EPC (Mühendislik, Tedarik, İnşaat) firmalarıyla stratejik ortaklıklar geliştirmeyi hedeflediklerini açıkladı. SERV (Swiss Export and Insurance) ile Türk Eximbank arasında imzalanan Mutabakat Zaptı (MOU), bu iş birliğini daha da kurumsallaştırdı.
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat,
“Ekonomik bağlarımız hiç olmadığı kadar güçlü”
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, forumda yaptığı konuşmada Türkiye’nin ekonomik dayanıklılığına dikkat çekti:
“Son 23 yılda Türkiye, 238 milyar dolarlık GSYH’den 1,5 trilyon doların üzerine çıkan bir ekonomik büyüme gerçekleştirdi. 1.000’den fazla İsviçreli şirket, Türkiye’de 10,6 milyar dolar doğrudan yatırım yaptı. Ticaret hacmimiz 12 milyar dolara ulaştı ve artmaya devam ediyor.”
Bolat, iki ülkenin güçlü mühendislik, teknoloji ve finans sistemlerinin birleşmesiyle, Ukrayna, Suriye ve Körfez bölgesindeki yeniden yapılanma projelerinde büyük fırsatlar doğacağını belirtti.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez,
“Sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, zorunluluk”
Forumun konuk konuşmacısı Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Türkiye’nin yüksek büyüme performansına dikkat çekti ve şu uyarıda bulundu:
“Türkiye yüksek gelirli ülke statüsüne çok yakın, ancak uzun vadeli büyümenin anahtarı verimliliktir. Gerçek sürdürülebilirlik sadece çevresel değil; ekonomik ve sosyal dengeyi de içermelidir.”
Lopez, Türkiye’nin lojistik altyapısı ve yenilenebilir enerji yatırımlarına odaklanmasının, sürdürülebilir büyüme için kritik olduğunu vurguladı.
Paneller
Yenilik, mühendislik ve finans bir arada
Forumun ikinci bölümünde iki ana panel düzenlendi:
“Ar-Ge, Pazar İhtiyaçları ve Türkiye’de Sürdürülebilir İnşaatın Geleceği” panelinde,
ABB Türkiye Başkanı Başar Vural moderatörlüğünde, Empa-NEST’ten Reto Largo, Omya International AG’den Philipp Hunziker, Prof. Dr. Mustafa Şahmaran ve Demet Demirer, inovasyonun inşaat sektörüyle nasıl daha güçlü entegre edilebileceğini tartıştı.
“İsviçre İnovasyonu Türk Uzmanlığıyla Buluşuyor” başlıklı oturumda ise, MLL Legal’den Ülkü Cibik moderatörlüğünde, SERV, UBS, Türk Eximbank, Çalık Enerji Swiss AG ve SSB Sauerwein & Schaefer Bau AG temsilcileri, üçüncü ülkelerde sürdürülebilir EPC projelerinde finansal iş birliği modellerini değerlendirdi.
Forumun sonunda imzalanan anlaşmalar ve verilen mesajlar, Türkiye–İsviçre ekonomik ilişkilerinin yeni bir stratejik evreye girdiğini gösterdi.
İki ülke, 100 yıllık dostluğunu “yeşil dönüşüm”, “sürdürülebilir inşaat” ve “ortak refah” ilkeleri üzerine inşa ederek, geleceğe umutla bakıyor.